Bugün size, çocukluk çağlarımızı aynı yıllarda aynı topraklarda
geçirdiğimiz bir siyasetçiden, CHP’nin İstanbul Sancaktepe Adayı
Özgen Nama’dan söz edeceğim.
Bizim ilçenin (Susuz/Kars) Kısır
Dağı eteklerinde bir yaylası var. Yaylamızın hemen yanı
başında Gölveren (Kurugöl) isimli bir de köy…
Ardahan yolu bizim yaylanın arazisi ile
Gölveren Köyü arazisi arasındaki sınırdır.
Yüksekliğinden olsa gerek ağaç bile yetişmiyor o topraklarda.
Bahar gelip, her yer yeşile ve allı morlu çiçeklere büründüğünde
bütün ilçe yaylaya göç eder, sonbaharda her yer bozardığında eve
dönerdik.
Gölveren’in çocukları ile amansız mücadelemiz de
bahardan itibaren başlardı. Ardahan yolunu geçip, bizim yaylanın
arazisinde gizlice hayvan otlatmalarına göz yummaz, onları kovalar,
zaman zaman da kavgaya tutuşurduk.
Kış boyu gelinlik giyercesine beyaza bürünen o uçsuz bucaksız
platoda, toprak damlı taş duvarlı evlerde yaşayan, saçları koyun
yünlerini kesmekte kullanılan “kırkılık” denilen devasa makasla
kesilmiş çocuklardan söz ediyorum.
Özgen Nama 1995’te CHP Kartal Gençlik Örgütü’nün düzenlediği eğitim sempozyumunda “Parasız, bilimsel, eşit ve laik bir eğitim” hakkında konuşurken.
Özgen Nama’yı Sancaktepe’nin belediye başkanı olmak için
canhıraş bir şekilde çalışırken, projelerini anlatırken gördüğümde
aklıma o günler geldi.
Benden iki üç yaş küçük olduğu için emin olamadım ve “sen
de var mıydın o kovaladığımız Gölverenliler arasında” diye
sordum. Kendisi de hatırladı muharebe havasında geçen o çobanlık
günlerimizi ve büyük “otlak mücadelelerimizi”.
(Güneşten, toz topraktan çatlamış) o kavruk tenli, üç numara saçlı,
büyük gözlü çocuklardan biri olarak kaderine teslim olmamış,
İstanbul’a göç etmiş, hayata tutunmuş, saygın bir
işadamı olmuş ve 90’lardan itibaren siyasetin her
aşamasında yer alıp, İstanbul’un bir ilçesini
yönetmeye talip olmuş olması beni çok gururlandırdı.
Özgen Nama Sancaktepe mitinginde.
CHP’nin çok da bağ kuramadığı, Anadolu’nun ücra
yerlerinden göçenlerin yaşadığı Sancaktepe’de bu
kadar sevilmesi, favori bir adaya dönüşmesi, belki de
Nama’nın biraz önce sözünü ettiğim geçmişinden
kaynaklanıyor.
O dağların arasında sıkışıp kalmış küçük, yoksul köyde doğan,
şurada paylaşabileceğim bir çocukluk fotoğrafı bile olmayan
Özgen, kazanır da Sancaktepe’ye
başkan olursa, bu gelişme Cumhuriyet’in insanına sunduğu
“eşit yurttaşlık” fırsatının da hâlâ yaşadığını
gösterecek.
İşte bir örnek: Veysel Tiryaki reklamı.