GAZETECİLİĞE kültür-sanat muhabiri olarak başladım.
Bitmeyen senfoni
Ulusal basında ilk yayınlanan haberimin başlığı “Non-figüratif
pastırmalar”dı.
Konusu, Ankara’daki Zafer Çarşısı’nın içinde bulunan sergi
salonuydu.
Ankara’da yaşayanlar bilir.
Kentin kitap kaynağıydı Zafer Çarşısı.
Atatürk Bulvarı tarafında, ana girişteki merdivenlerin sonunda, sol
tarafta bir sergi salonu vardı.
Çarşı cıvıl cıvıl olsa da o salon hep tenhaydı.
* * *
1994 yerel seçimlerinden sonra, Ankara’da bir değişim yaşanıyordu.
Sanat eserleri, Ankara’nın sembolleri tartışmaya açılıyor, hedef
alınıyordu. Kızılay’da aynı zamanda üniversitelilerin buluşma alanı
olan kitapçılar bir bir kapanıyor, ünlü Sakarya Caddesi’ni ucuzcu
dükkânlar ve marketler işgal ediyordu.
Bir süre sonra Zafer Çarşısı’nın sergi salonu da kapandı. Yerine
‘yerel ürünler pazarı’ açıldı.
Tavandan asılan iplerde sanat eserleri değil, pastırmalar, sucuklar
sarkıyordu. O tenhalığın getirdiği sessizliğin yerini,
çığırtkanların gürültüsü kaplamıştı.
Değişimi ve salonun son halini anlattığım yazı için “Non-figüratif
pastırmalar” başlığını tercih etmiştim.
* * *
Perşembe günü, sadece Hürriyet’in değil, Türkiye’nin en kıdemli
kültür-sanat yazarı Doğan Hızlan ile birlikte Cer Modern’e gittik.
Bedri Rahmi sergisini gezdik. Tek kelimeyle muhteşemdi.
Çıkışta, Cer Modern’in karşısındaki, “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Koro Çalışma Alanları” inşaatına baktım.