TAKVİM yaprakları 7 Mayıs 2004’ü gösteriyordu. Günlerden cumaydı.
AK Parti hükümetinin Adalet Bakanı Cemil Çiçek TBMM kürsüsünde konuşuyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir dönüm noktası olan bu değişiklikler inşallah demokrasimizi daha kurumsallaştıracak, daha kalıcı kılacak, hak ve özgürlüklerimiz bu değişikliklerle daha ileri bir noktaya gelecek.”
Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu ise aynı kürsüden “Paket küçük görünüyor ama içerisinde gerçekten önemli hususlar var” diyordu.
Çiçek’in “dönüm noktası”, Kuzu’nun�“Küçük ama önemli” dediği şey, 1982 Anayasası’nı 9. kez değiştiren bir paketti.
DGM’leri ve ölüm cezasını kaldıran o paket, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri kapısını aralayan anahtardı.
Paketin 7. maddesiyle, 1982 Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrasına şu ifade eklenmişti:
“... Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Yani Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaları, Türkiye’deki iç hukukunun üzerinde bir noktaya taşıyordu. Örneğin AİHM içtihatlarını, Türkiye yargısının da içtihatları haline getiriyordu.