Bazıları comuş, bazıları camuş derdi.
Benim aklımda comuş olarak kalmış.
Ahıska ve Ahılkelek göçmeni terekemeler mi comuş derdi, yerli Karslılar mı şimdi tam anımsamıyorum?
Ancak comuşlarımızın olduğunu çok iyi anımsıyorum. Koyun, keçi beslemezdik ama ne hikmetse rahmetli Ali Rıza Dedem comuş da besliyordu.
Ahırımızdaki yerleri ineklerimizle aynıydı. İneklere, danalarına ne verirsek onlara da aynısını verirdik, ayrıcalık istemezlerdi.
Çocukluğumda doğal olarak çok comuş gütmüşlüğüm de oldu.
Uyumlu, sakin hayvanlardı. Otlarken sorun çıkarmazlardı ama sıcağa dayanamazlardı. Gördükleri ilk çamur ya da su birikintisine yatarlardı.
Sonradan öğrendim: Ter bezleri ineklerinkinden daha azmış ve sıcaklık artınca metabolizmaları bozulurmuş. O yüzden kendilerini suya ya da çamura atarlarmış.
Yavrularını siz malak diye bilirsiniz ama biz gedek derdik.
Danalardan daha uysal ve güçlü olurlardı. O nedenle çocukluğumuzda derelerden geçerken ıslanmamak için ata biner gibi gedeğe binmişliğimiz de var.
Etinden faydalandığımızı hatırlamıyorum, yünü/tüyü zaten yoktu ama sütünü çok kullanırdık.
Comuş sayısının azlığından mı köy yerinde peynirin, yağın çokluğundan mı bilmiyorum ama comuşun sütüyle genelde sadece yoğurt yapılırdı.
“Koyun yoğurdu mu inek yoğurdu mu comuş yoğurdu mu?” diye sorsanız çoğumuz tereddütsüz “comuş yoğurdu” derdik.
Çünkü kaymağı daha çok, tadı daha güzeldi.