Ülke gündemi insanın üstüne üstüne geliyor:
Korona salgını, enflasyon, işsizlik, yüksek enflasyon, kibirli siyasetçilerin yüksek tonlu üstenci konuşmaları…
Bunlar yetmiyormuş gibi, 20 yıldır ülkeyi yönetip hiçbir sonucun sorumluluğunu almayan iktidardan kaynaklanan “3 Y” (yolsuzluk, yoksulluk, yasak) haberleri.
Ben SÖZCÜ HaftaSonu’na yazdığım bu yazıda, bütün bu sıkıcı gündemden uzaklaşıp, sizi geçmişe, pastoral bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.
★★★
Biz her yaz Haziran ayında yaylaya göç eder, sonbaharda geri dönerdik.
Yemyeşil, uçsuz bucaksız bir yaylamız vardı. Mayıs sonunda rengarenk olurdu.
Hayvanlar, yaz boyunca, Kısır Dağı eteklerinde özgürce dolaşır, en taze otlarla, endemik bitkilerle beslenirdi. Bizler de o hayvanların sunduğu sütle türlü besinler hazırlayıp, kışa hazırlanırdık.
Yazı yaylada geçiren bir “morvet”in (her türlü işte büyüklere yardım eden çocuk) çok işi olurdu. Ben de çok çalışırdım. İki işi çok severdim:
– Sütün kaymağını ayırmak.
– Çeçil peynirinin yapılmasını izlemek.
Sütü kaymağından ayırmak için kullandığımız bir makina vardı. En iyisindendi, Zenit markaydı.