Karikatür: Kemal Buluş
Bugün son sızan kısıtlı seçmen belgesi ve yaptığım görüşmeler üzerinden YSK’nın İstanbul seçimini neden iptal etmeyeceğine dair görüşlerimi yazmayı planlıyordum.Ancak, bugünün 6 Mayıs, yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildikleri o kara günün 47. yıldönümü olduğunu fark ettim.
Sonra, yerküre üzerinde bulunduğum 47. yılda bende iz bırakan bazı anlara doğru kısa bir yolculuğa çıktım.
12 Eylül 1980 sabahı, bizim evin de bulunduğu uzun ince yolda çok sayıda GMC (Cemse diye okunuyordu) kamyon dizilmişti. Onlarca asker evleri arıyordu. Yataklar, yorganlar her şey yerlerdeydi.
Beş altı çocuk, bizim evlerin bulunduğu hayatı çevreleyen duvarın dibinden merakla olup biteni izliyorduk.
Bir asker bağırınca yüzümüzü ona döndük. Hepimizi sıraya dizdi. Sırtımız duvara yaslıydı. İsimlerimizi sordu.
“Kurtuluş, Taylan Özgür, Deniz, Mahir Ulaş…”
Asker, “komutanım, bunları da alalım, hepsinin ismi terörist isimleri” diye bağırdı. Çok korkmuştuk. En büyükleri bendim. Biri korkudan altına kaçırmıştı.
Uzun uzun gülüştüler ve bizi kendi halimize bıraktılar.
O gün isimlerimizin neden sorun olduğunu anlayacak yaşta değildik.
Aradan iki yıl geçmişti.
İlkokuldan mezun olup ortaokula kayıt yaptıracaktık. Okula bir fotoğrafçı çağrılmıştı. İlk defa vesikalık fotoğraf çektiriyorduk. Öğretmenim Öztürk Mehmetoğlu yanına çağırdı. “O...