Seher vaktiydi. Güneş henüz yüzünü göstermemiş ama kızıllığı Er Dağı’nın arkasından belli oluyordu.
Serçelerin senfonisi yeni başlamıştı.
Onların o güzelim ritmik melodisine karışan inek sesleri orkestralardaki en büyük davulun sesini andırıyordu.
İnek sesleri aynı zamanda köyün nahırının toplanmaya başlandığını gösteriyordu.
O zamanlar nahırda 600-700 hayvan olurdu.
Kendimi bildim bileli, bizim nahır Reşo’ya emanet edilirdi. Ağrılı bir Kürt’tü. Dört eşi ve 24 çocuğu vardı.