EL Bab operasyonunun uzamasının altında yatan neden, iki zayıf halkadır.
İlki, Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) oluşturan grupların dağınık hali ve TSK’yı ciddi anlamda zorlayan başına buyrukluğu.
Şöyle ki:
TSK, Fırat Kalkanı harekâtını tek başına planlayıp yapsaydı, farklı bir yol izlerdi. Kendi kapasitelerini bilen komutanlar, ‘düşman’ı analiz eder ve yeterli sayıda birlik ve teçhizat ile ‘Harekat Merkezi’nde oluşturulan taktik planları icra ederdi.
HİYERARŞİ VE KOORDİNASYON SORUNU
Ancak, Fırat Kalkanı’nda harekat planları ÖSO’ya göre hazırlanıyor ve icra ediliyor. TSK, ÖSO’nun alan hâkimiyeti için lojistik ve ikmal olanaklarını sunuyor, ardından da ÖSO’nun ele geçirdiği alanları tutmasına yardımcı oluyor. Haliyle, 900 kilometrekare alana yayılmış değişik bir askeri yapılanma ortaya çıkıyor.
Düzenli ordu olarak yukarıdan aşağıya doğru kati bir ‘emir-komuta zinciri’ne sahip olan TSK’nın, her biri farklı özelliklere sahip, askeri eğitimi eksik insanların oluşturduğu onlarca irili ufaklı grup içinde tek bir ‘emir-komuta’ hiyerarşisi kurması zorlaşıyor. Haliyle ortaya çıkan en kritik sonuç (aynı zamanda sorun) ‘hiyerarşi ve koordinasyon eksikliği’ oluyor.
RUSYA VE ESAD’LA KARŞILAŞMA
İkinci sorun, Rusya ve Esad güçleri ile karşılaşma riskiydi ve göstere göstere geliyordu. İlk olay 25 Kasım 2016’da yaşandı. Bir Suriye uçağı TSK birliğini bombaladı ve 3 şehit verdik. 9 Şubat sabahı da El Bab’da Rus uçağının ‘dost ateşi’ üç askerimizi şehit etti. İlk saldırı, TSK’nın YPG’nin Afrin-Membiç hattını birleştirme girişimini önlemek için askeri harekât yapmasından sonra gerçekleşmişti. Üstelik o gün Türk jetinin Rus jetini düşürmesinin 1. yıldönümüydü. İkinci saldırı ise CIA Başkanı Mike Pompeo Ankara’ya Türkiye’nin El Bab ve Rakka planını almaya geldiğinde yaşandı.
Ankara’daki yetkililer, Ankara ile Moskova arasındaki mutabakata tam uyulması halinde bu tür risklerin ortadan kalkacağına inanıyor. Ancak, sahada durum o kadar basit değil. Dinamik bir cephe var ve stratejik bölgeler zaman zaman el değiştirebiliyor. Karada ve havada birlikleri burun buruna gelen Rus komutanlarla Türk komutanların iletişiminde her zaman, siyasilerin arasındaki uzlaşmaya dayalı ortak dil bulunamıyor.
Son olayda Rus tarafı, ‘Orada Türkler değil IŞİD vardı, el değiştirildiğinden haberimiz yoktu’ savunması yaptı. Oysa, yapılan ‘işbölümü’nde bombalanan yerin TSK ve ÖSO’nun hedefinde olduğunu Ruslar da biliyordu. Ruslara, TSK unsurlarını IŞİD’ci gibi gösteren ve koordinat veren istihbarat kaynağının Suriye muhaberatı olması da herhalde tesadüf değildir.