Önce, soğuk ve uzun gecelerde, fırtınanın sinir bozucu ıslığıyla
tipiye direnen ince uzun kavak ağaçlarının kuru dallarından gelen
sesler kulağımda çınlar. Gözlerimi kapadığımda karınlarını doyurmak
için köye inmek zorunda kalan aç kurtların ulumalarını ve
dışarıdaki Karabaşın havlamalarını duyarım. O karanlık gecelerde ne
çok dua etmişimdir, sabah uyandığımda Karabaşı canlı görebilmek
için.
Benim büyüdüğüm köylerde kapılar içeri doğru açılırdı hep. Yatmadan
önce büyükçe bir leğen ile kürek konulurdu içeri. Açacağınız
kapının, gece boyunca tamamen karla kapanmış olması işten bile
değildir çünkü.
★★★
Fırtına dindikten, ayaz geçtikten sonra ortaya çıkan dingin
günleri de unutamam. Yer beyaz, gök mavi, rüzgar tamamen durmuş,
çatılar güneşte ayna gibi parlamış, yürüyüş yolları açılmış, kar
üzerindeki ayak izleri çoğalmıştır.