“Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası
Sen küçüğüm sımsıcak
Ne derler ona–bu kızakta
Boyuna türküler yakıyorsun ya
Sanki her türküden sonra
Hohlasan gök buğulanacak”
ŞAİR Cemal Süreya, “ ‘999. Gün/Üstü Kalsın’da ‘Kars’ı da Kars’ı
görmeden, Paris’te yazdım. İşin tuhafı, yurda döndüğümde teftiş
göreviyle hemen gönderildiğim yer de Kars oldu” der...
Ben de bu satırları yazmaya cumartesini pazara bağlayan gece
yarısı, Kars’ın Sarıkamış ilçesinde Bayraktepe zirvesine çıkıp
döndükten sonra başladım. Zirvede uçsuz bucaksız bir grilik, yağan
kar kristallerinin yüzüme kurşun gibi çarpmasına neden olan,
başları göğe varan sarıçamları bir çalı gibi sallayan amansız bir
rüzgâr vardı. Termometre eksi 22 dereceyi gösteriyordu. Şairin de
dediği gibi, ‘hohlasan gök buğulanacaktı’...
Zirveye çıkmadan önce Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç ile
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın
öncülüğünde düzenlenen ‘Sarıkamış Şehitlerini Anma Töreni’ne
katılmıştım.
Uyumadan önce, 60 bin Mehmetçiğin öldüğü söylenen 15 Ocak 1915
gecesini düşündüm.
Bu tepelerde, belki de biraz önce tarif ettiğimden daha vahim bir
gecede, kışlık kıyafeti bile olmayan, bir an olsun ısınabilmek için
birbirlerine sokularak ölüme yatan azıksız Mehmetçikleri...
SARUHANLI NERE SARIKAMIŞ NERE DEME
Sabah da güne Ahmet Şafak’ın “Şarıkamış” adlı eserindeki o
Mehmetçiklerden birinin anasına yazdığı mektubu okuyarak başladım.
“Ana sana bu mektubu Allahu Ekber Dağı’nda yazıyorum. Galiba veda
vakti geldi. Hakkını helal et anam...” diyordu Saruhanlılı
er...
Yazıyı öğlen saatlerinde tekrar çıktığım Bayraktepe zirvesindeki
ormancıların gözetleme kulesinde tamamladım. Zirveden aşağı
bakarken Mehmetçiğin “Saruhanlı nere Sarıkamış nere deme” sözleri
aklıma geldi. Kendimi o ananın yerine koydum... Oğluna ne kadar hak
verse de “Sarıkamış nere” demeden edebilmiş midir?