Perşembe günü Ankara’da yürürken bir hemşerim yolumu kesti.
Okurum olduğunu, Kars’la ve çocukluğumla ilgili yazılarımı kendi çocukluğunu da yansıttığı için özellikle kesip sakladığını ifade etti.
Tam vedalaşıp ayrılmışken, tekrar bana dönüp, “Yönetenleri hagosa çağırmaya devam” dedi ve gülümseyerek yoluna devam etti.
★★★
Kastettiği 13 Mart 2019 günü Sözcü’de yazdığım “Hagosa gel” başlıklı yazımdı.
Gayri ihtiyari telefonumu açtım ve o yazımı bulup okumaya başladım:
“Hagosa Gel
Başlıktan hiçbir şey anlamadınız biliyorum. Biraz sabredin,
açıklayacağım.
Biz patatese kartol deriz. Çocukluk, ilk gençlik ve üniversite
yıllarımın bütün yazları, buğday, arpa ve kartol tarlalarında
geçti.
Ne ekimde ne hasatta kullanacak modern araçlarımız vardı. Her
aşaması öküzdü, tırpandı, dirgendi, el tırmığıydı, kotandı,
kürekti, emekti, alın teriydi...
Tarlamızın ve soframızın vazgeçilmezi idi kartol. O yüzden yakın
ilgi isterdi ve göz önüne (evin yanındaki tarlalara) ekilirdi.
Öküzlerin koşulduğu kotan (büyük sapan) ile kartol ekmişliğim
çoktur. Bir çocuk öküzleri çeker, bir kişi kotanı dik ve dengede
tutarak “hagos” denilen kanalı açar, başka biri arkadan
gelip belli aralıklarla tohumları o kanala bırakırdı. Hagos
açılırken çıkan toprak bir önceki hagostaki tohumların üstünü
kapatırdı.
Öküzleri çekmekten kotanı tutmaya terfi etmek, çocuklar için
büyüme, genç olma anlamına gelirdi. Kotanı tutmaya terfi edip,
öküzleri çeken çocuk bir önceki hagostan uzaklaşınca “hagosa
gel” diye bağırmanın gururla karışık keyfini bir
bilseniz!”
★★★
Yazının bu bölümünü bitirince hemşerimin “yönetenleri hagosa çağırmaya devam” derken neyi kastettiğini anlamıştım.