Son günlerde yaşanan her gelişmenin görünen ve görünmeyen
anlamları var. Gelin birkaçına bakalım.
İlki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dile
getirdiği “Türkiye İttifakı” meselesi.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına göre kavramın altında sekiz
başlık var.
İlk yedi başlık, aslında
Anayasa’nın girişinde ve değiştirilmesi teklif
dahi edilemeyecek maddelerinde de altı çizilen ülkenin,
“kuruluş ve kurtuluş felsefesi”, “kurucu
lideri Atatürk”, “coğrafi ve siyasi
bütünlüğü”, “demokratik, sosyal, hukuk devleti
olma özelliği” gibi kavramların korunması ve
güçlendirilmesini öngörüyor. Herkes bu başlıklarda rahatlıkla
mutabık kalabilir.
Ancak son başlık olan “Ülke liderliği” meselesi,
“Cumhurbaşkanı’nın eylem ve söylemleriyle ulusun tamamını
kucaklamadığı” inancının hakim olduğu muhalefetçe
benimsenmeyebilir. Zira, Erdoğan ve ekibi, CHP
lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun maruz kaldığı linç
girişimine karşı “ama”sız bir tutum yerine,
“gaz sıkışması vardı”, “ama onlar da
PKK’ya mesafe koysunlar” gibi gerekçelerle girişimi
“haklı ve meşru” bulan bir söylem benimsiyor.
“Vurun”, “yakın” naralarının
atıldığı linç girişiminde dahi sergilenen bu yanlı tutum muhalefeti
haklı çıkarmaya yetiyor.
Bu da AK Parti tabanında konuşulanın aksine,
Erdoğan’ın yakın gelecekte muhalefetin yaklaşımını
değiştirecek adımlar atacağı ihtimalini boşa çıkarıyor.
DAVUTOĞLU NEREDEN SESLENDİ?
Bu arada “Cumhurbaşkanı’nın kapsayıcılığı” meselesine dair ikinci önemli gelişme, kendi tarifine göre “Türkiye’nin son seçilmiş Başbakanı” Ahmet Davutoğlu cenahından geldi.