Bu kez yerel seçimlerde temiz siyaset dili hakim olacak diye
sevinmiş, umutlanmıştık.
Binali Yıldırım ile Ekrem
İmamoğlu arasındaki yarış bu umudumuzu hala canlı
tutuyor.
Ancak Ankara’da durum değişti.
Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı
Mehmet Özhaseki kısa süre içinde kendisini
anlatmayı bırakıp, rakibini kötülemeye başladı.
Önce “Yavaş kazanırsa su faturalarını militanlar
getirecek” gibi tuhaf bir iddia ortaya attı.
Bu işe yaramadı. Peşi sıra Millet İttifakı’nı, dolayısıyla rakibini
PKK ve FETÖ ile ilişkilendirme çabasına girdi.
Ankara’da bu konu da pek tutmadı. Hatta ters
tepti.
Özhaseki bu kez “tecrübe”
üzerinden bir dil tutturmaya çalıştı. Ancak, kendi tecrübesini
anlatmak yerine, rakibinin “acemiliğini” anlatmaya
uğraştı.
Mansur Yavaş “Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı
olduğunda hiç belediyecilik deneyimi yoktu” deyince o
söylem de boşa çıktı. ★★★ Son olarak eski bir
“Kızılderili numarası” devreye sokuldu.
“Yavaş’la ihtilaflı biri” bulundu ve o kişi ile
Yavaş arasındaki “alacak davası”
Ankara seçimlerin ana eksenine oturtulmaya
çalışıldı.
İddiaya göre Mansur Yavaş, hukuki danışmanlık
hizmeti karşılığında o kişiden aldığını söylediği bir senedi icra
yoluyla tahsil etmek istedi. Ancak senetteki imza sahte çıktı ve
mahkeme Yavaş’ı “kötü niyet”
tazminatı ile cezalandırdı.
Gazete ve televizyonların büyük bölümü, Yavaş ile ihtilaflı şahsa
ve iddialarına dört elle sarıldı ama kimse o kişinin aynı
davada yerel mahkeme tarafından (“resmi belgede
sahtecilik” suçundan 4 yıl, “şantaj”
suçundan 1 yıl 3 ay, “Özel hayatın gizliliğini
i...