Üçte ikisini görüp işaretlediğim, “Ölmeden önce orijinalini göreceğim 500 resim” başlıklı bir listem bile var.
Hayattan en çok zevk aldığım anlar, özellikle de izlenimci ressamların resimleri önünde geçirdiğim zamanlardır.
Yaklaşık 10 yıl önce keşfettiğim Rus izlenimcilerinin eserleri arasından hâlâ çıkamadığımı, hayranlığımla birlikte görmem gerekenler listesindeki resimlerin de her geçen gün biraz daha arttığını söylesem yeridir.
BÜYÜK YANILGIMI ORTADAN KALDIRAN SERGİ
Yıllarca demir bir perdenin arkasında saklı kalan Rus izlenimcilerini bir bir keşfederken, ister istemez kapitalizmin Monet’yi, Sisley’i, Renoir’i, Degas’yı, Cezanne’ı, Van Gogh’u “popüler kültür objeleri”ne ve “kartpostal ressamları”na dönüştürdüğü hissine kapılmıştım.
Ancak, Rus izlenimcilerin bende bıraktığı bu hissin, panzehiri Batılı izlenimcilerin orijinal tablolarına bakmak olan bir “yanılgı” olduğunu da biliyorum.