31 Mart yerel seçimlerinin öncesinde ve sonrasında defalarca
Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım’ın temiz bir
kampanya yürüttüğünü, seçim sonrasında partisinin “İstanbul
seçimini iptal ettirme” kampanyasına mesafeli kalarak
doğruyu yaptığını söyleyip yazdım. Bunu yaparken,
Yıldırım’ın tavrının sadece kendi
partisinden değil CHP tabanından da destek gördüğüne dair
şahitliklerime güveniyordum.
Buna karşın, bir çok okurum ve izleyicim, bu yaklaşımım nedeniyle
bana ciddi eleştiriler yöneltiyor, Binali
Yıldırım’ın da AK Parti’nin seçim sonrasında attığı her
adımın arkasında olduğuna dikkat çekiyordu.
Yıldırım’ın dünkü basın toplantısını dinledikten
sonra kendisiyle ilgili değerlendirmelerimin çok iyimser olduğunu
düşünerek, okuyucu ve izleyicilerden gelen eleştirilere hak
verdim.
Hele “bu seçim mundar olmuştur” sözünü duyunca
kendi kendime hayıflandım.
Seçim sonuçlarına “mundar” diyerek, sandığa gidip
vatandaşlık görevini getiren ve aynı zamanda seçme hakkını kullanan
milyonlarca insana (kendisine oy veren 4 milyon 156 bin
170 oya da Ekrem İmamoğlu’na oy veren
4 milyon 170 bin 58 kişiye de) büyük haksızlık
ettiğini düşündüm.
Keşke çizgisini hiç bozmasaydı. Ortaokul çocuğuna anlatır
gibi anlatayım Şimdi gelin, “Seçim mundar oldu mu?
Olduysa kim mundar etti?” sorularına yanıt arayalım.
31 Mart akşamından itibaren olup bitenleri
ortaokul çağında bir çocuğa anlatır gibi anlatmak istiyorum.
Hatırlamakta yarar var:
– 31 Mart gecesi 23:22