Şimdi bu fotoğrafa iyi bakın. Telefonu elinde tutan, dokuz şehit verdiğimiz terör saldırısında yararlanan Piyade Teğmen Mutlu Duran’ın babası.
Kahraman oğlu çatışmada yaralanmış ve Van’daki 100. Yıl Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi görüyor. Yaşadığı büyük endişe ve acı yüzüne yansımış. Bedeni Muğla Köyceğiz’de ama aklı da yüreği de Van’da, oğlunda...
Telefon AKP Parti Muğla Belediye Başkan Adayı Aydın Ayaydın’a ait.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı aramış ve telefonu acılı endişeli babaya uzatmış. “Belki oğlunun durumu hakkında bir iki bilgi alırım” diye bekliyor ama Erdoğan bildik cümleler kuruyor.
O sırada Ayaydın’ın gözü kameralarda. Adeta bu şekilde poz veriyor.
Yandaş medyadaki bütün haberlerde ise özne hep Tayyip Erdoğan ve Aydın Ayaydın.
“Ayaydın geçmiş olsun ziyaretinde bulundu”, “Erdoğan Ayaydın’ı aradı, Ayaydın telefonu uzattı!”
Madem yaptınız, gizli saklı yapaydınız.
Gözümüzün içine sokmak için bu kadar uğraş niye?
Bir babanın endişesinden siyasi rant devşirmeye çalışmak değil de nedir bu?
Yazık bu ülkeye!
Yeter! Hedefi saptırmayın artık
CHP lideri Özgür Özel, “Yeter, yeter, yeter” diye haykırırken bu ülkede aynı hissi yaşayan ama başlarına gelebileceklerden korktukları için dile getiremeyen milyonların duygusuna tercüman oluyordu.
Her şehit haberinden sonra aynı koro başlıyor:
“Demirtaş’a selam gönderdin, bu oldu.”
Hayır kardeşim, bu Özel Demirtaş’a selam gönderdi diye olmadı.
Bu DEM Parti diye siyasi bir parti var diye de olmadı.
Demirtaş 7 yıldır bir hücrede tutulan, eli kolu bağlı bir mahkûm.
DEM Parti öcüleştirilmiş, düşmanlaştırılmış, köşeye sıkıştırılmış bir siyasi parti.
Sorarım size?
Demirtaş’ı o hücreden ölene kadar çıkarmasanız, DEM Parti’yi bir daha (başka isimlerle de olsa) açılmayacak şekilde kapatsanız, hatta yok etseniz bu terör bitecek mi?
★★★
Peki bu niye oldu?
İlkokul çocuğuna anlatır gibi anlatayım: