Kendisine Milli Görüş Hareketi’nden söz ettim. Yıllarca seçim
barajlarını aşamayan bir hareketin yerelden yükseldiğini
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan örneği ile anlattım.
Sosyal demokratların 1989’da ele geçirdikleri yerel yönetim
avantajını iyi kullanamayıp 1994 yerel ve 1995 genel seçimlerini
nasıl kaybettiklerini izah ettim. Özetle, “Belediye deyip
geçme, olay birkaç belediye başkanının değiştirilmesinden ibaret
değil” dedim.
BÜTÜNŞEHİR YASASI KİME YARIYOR
Bu aralar Ankara’da hükümetin, yeni “bütünşehirler”, yani idari sınırları ile belediye sınırları aynı olan iller ilan etme arayışında olduğu konuşuluyor. Bütünşehir sayısı 50’yi geçebilir. Ordu gibi bazı illerde, kent merkezinde (metropolde) alamadığı oyları küçük ve uzak ilçelerden alan ve büyükşehiri kazanan AK Parti, şimdi de Bilecik ve Giresun gibi illeri aynı yöntemle almak istiyor.
Bütünşehir düzenlemesi AK Parti’nin işine yarıyor ama vatandaş ve belediyeler açısından üç önemli olumsuzluğu ortaya çıkarıyor:
◊ Büyükşehir belediye meclislerinde “temsilde adalet” bozuldu. Örneğin CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kıl payı kaybetmeyip kazansaydı da 146 sandalyeli belediye meclisinde sadece 23 üye ile azınlıkta kalacaktı. Çünkü söz konusu mecliste 1 milyon nüfuslu Çankaya’nın 10, sadece 2 bin 750 nüfuslu Evren’in 2 üyesi var. Yani Çankaya’dan gelen bir üye 100 bin Çankayalıyı temsil ederken, Evren’den gelen bir kişi sadece 1375 Evrenliyi temsil ediyor.
◊ Bütünşehirlerin köyleri, ilçelerin mahallesine dönüştü. Artık, evinin bahçesinde yaptığı kümes için ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkım kararı çıkan ve “Eski köye yeni âdet mi geldi” diye isyan eden köylülerle karşılaşıyoruz. Başka bir sorun da hizmet mesafesi. Örneğin Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet götürmesi gereken en doğudaki köy ile en batıdaki köy arasında arabayla 5 saatlik bir mesafe söz konusu.