Sürekli okuyucularım bilir.
Zaman zaman, özellikle de bayramlarda, yıl başlarında çocukluk anılarımdan söz eder, haliyle de uzun uzun Kars’ı anlatırım.
Doğan Cüceloğlu der ya hani...
Çocukluğunu doya doya yaşamamış insanların mutlu olması zordur.
Zira çocukluk insanın anayurdudur.
Benim çocukluğum da Kars’ta, Ardahan’da geçti.
Kars’a ve Ardahan’a duyduğum özlem, çocukluğuma duyduğum özlemin yansımasıdır.
Sık sık bu topraklara gelmem de o özlemin ve anayurt sevgisinin etkisiyledir.
★★★
Bu bakış açısıyla 2024’ün ilk gününe Kars’ta girmek istedik.
Sevgili eşim Serap, Aydan ve Doğan Şentürk, Zeynep ve Özgür İncesu, Gülgün ve Bilge Yamen, çoluk çocuk kalabalık bir grup olmamıza rağmen hızlıca organize olup atlayıp uçağa Kars’a geldik.
Karslı İş Kadını Sevim Aydın da bizim geleceğimizi duyunca Kars’a geldi.
Uçaktan iner inmez eşyalarımızı bırakıp Kars sokaklarında yürümeye başladık.
Kaldırımlarda bizi görüp davet eden esnafın dükkanlarında mola verip çaylarını kahvelerini içtik. Uzun sohbetlerimiz oldu.
Hemşehrilerimin, bütün olumsuzluklara ve sorunlara rağmen umutlu, coşkulu ve neşeli olması bizi de çok mutlu etti.
Sanırım çocukluğumuzun, anayurdumuzun en önemli özelliği de buydu:
“Yaşama sevinci, umut ve neşe...”
★★★
Sokaklarda yürürken en çok eski binalarla yeni binaları, eski mahallelerle yeni mahalleleri kıyasladığımızı fark ettim.
Bir süre sohbet ettiğimiz Mimar Dündar Gültekin, Kars’ın geçmişiyle ilgili çok ilginç bilgiler paylaştı. Mesela 1935 nüfus sayımında Kars’ın nüfusu 806 bin 444’müş ve kent İstanbul ve Tokat’tan sonra ülkenin üçüncü büyük kentiymiş.
Dündar Bey’in verdiği bilgiye göre 43 yıllık Rus işgali sırasında 1800’lü yılların sonunda kurulan şehir, son derece planlıymış. Örneğin ana caddeler 21.3 metreymiş. Ara sokaklar ise 8.5 ya da 10.6 metre arasında değişiyormuş.
Kentin bir başka özelliği de sokak ve caddelerin birbirini dik kesmesi ve kuş bakışı görüntünün bir “ızgara” gibi görünmesi.
Şimdi şu haritaya bakar mısınız?