Sene 1989, aylardan Eylül’dü. Lisede benden bir dönem sonra okuyan, şimdi başarılı bir öğretmen olup pırıl pırıl gençler yetiştiren bir çocukluk arkadaşım da Gazi Üniversitesi’ni kazanıp Ankara’ya gelmişti.
Anadolu’dan üniversite okumak için büyük kentlere akın eden birçok genç gibi, arkadaşımın önünde de barınma sorunu vardı.
Bir yıl önce geldiğim ve benzer bir sorun yaşadığım için Ankara’yı bir nebze öğrenmiştim ve kalacak bir yer bulabilmesi için destek olmaya çalışıyordum.
“Arkadaşlarımızın öğrenci evlerinde birkaç gün misafir ettirmek”, “kaldığımız yurtlara kaçak olarak sokup, o sırada Ankara dışında bulunan arkadaşlarımızın yataklarını kullanmalarını sağlamak” geçici çözümlerimizdi.
O nedenle Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurdu çıkana dek kalıcı bir çözüm bulmak şarttı.
Bu yüzden özel yurtlara bakmaya başladık.