‘Annelik’ meselesinin büyütülüp, dayatılmış bir kalıp
haline getirilmesine sinir oluyorum. Avustralyalı bir anneyle
bunları konuşurken, “Neden anneliğin çok da güzel olmayan
taraflarını yazmıyorsun?” diye sordu. “Beni taşlarlar” dedim.
Sosyal medyaya koyduğum bir fotoğrafla bile, o kendini muhteşem
anne sanan korkunç kadınların nasıl saldırısına uğradığımı,
çizginin dışına azıcık çıkanların aforoz edilmeye aday olduğunu
anlattım.
Geçenlerde İngiliz blogger Glyisa Jane de aynı saldırılara
maruz kalınca, bloguna şunu yazmış: “Annelik, yalnızca belli bir
kalıpta görünüp davranacağın bir çeşit özel kulüp değildir.
Annelik, çeşitli hikayeleri ve hayatları olan farklı kadınlarla
doludur. Her türden, her çeşit geçmişten kadınların olduğu bir
grup...
Küfreden, küfretmeyen, gerçek olan ve başkalarının
düşündüğüne zerre kadar önem vermeyen kadınlar... Başkalarının
olmam gerektiğini düşündüğü anne kalıbına uymuyor olabilirim. Ama
kızım bu konuda iyi olduğuma güveniyor.” Haksız mı?
ORTAK DİL
Geçenlerde farklı diller konuşan çocukların bir arada nasıl
anlaşacağını düşünürken, onlar 10 dakika içinde ortak dillerini
bulmuştu: Oyun. Yetişkinler aynı dili konuştuğu halde birbirini
anlamakta zorluk çeker, kavga çıkarırken, çocukların birbirlerine
kendilerini anlatmak gibi bir derdi yok. Onlar için önemli olan,
geçirdikleri vaktin kıymetini bilerek, hiç bitmeyecekmiş gibi oyun
oynamak. Biz yetişkinlerin oynamayı bırakıp eve dönmek istemeyen
çocuklardan çıkaracağı çok ders var.
Tavsiye ediyorum
Madem yaz geldi, o zaman kendimizi deniz kenarına atalım.
Deniz kenarından beyaz düz taşlar toplayalım. Sonra çocukların bu
taşları boyaması için keçeli kalem ve cilalamaları için tırnak
cilası çıkaralım. İşte yaz boyunca deniz kenarında, evde, bahçede
yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri...