Mescid-i Aksa’da yaşanan vahim gelişmeler karşısında, zamana
karşı yarışta inisiyatifi öngören güçlü bir politik iradeye her
zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bu bağlamda nitel bir
“dayanışma” içerisinde müşterek hareketle, karşı karşıya kalınan
sorun ve güçlüklerin üstesinden gelmek pekâlâ mümkün olabilir
kanaatini taşıyoruz.
Yoksa, global ölçekli dayatıcı politikalarla Müslümanlar arasında
yaşanmakta kaotik politik çürümüşlüğün, Mescid-i Aksa’ya güçsüzlük
olarak yansıması durumunda büyük bir düş kırkılığı yaşanacağı gibi,
bundan cesaret alacak olan Siyonist işgal gücünün eylemde şiddetin
dozajını daha fazla artırması ve Filistinlilerin haklarına tecavüz
etmesi söz konusu olabilecektir.
Şüphesiz ki Mescid-i Aksa, tüm Müslümanların ilk kıblegâhı ve
özvatanı düzeyinde (madrepatria- motherland) bir konuma sahiptir.
İsrailli yetkililerin, Donkişotvari ısrarlarla bu kutsal mekânı
“Tapınak Dağı” (TampleMount) bileşkesi olarak görmeleri karşısında
sessiz kalınması, buradaki Filistinlilerin egemenliklerinin
erozyona uğramasına neden olmaktadır.