İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, pragmatik bir yaklaşımla
Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Fas gibi ülkelerle olan
güçlü siyasi ilişkilerinin merkezi noktasına, İsrail güvenlik
güçlerinin tetiklediği ve baskıladığı şiddet sarmalı ile Mescid-i
Aksa’yı oturtması ve tüm dünyanın dikkatini bu noktaya odaklaması
yeni kuramsal yaklaşımın taktiksel tezahürü olsa gerek. İsrail
Başbakanı, birlikte dirsek teması içerisinde olduğu Müslüman
ülkelere Mescid-i Aksa üzerinden vermeye çalıştığı mesajla, hassas
bir konuyu siyasi bağlamda politik tercihine göre şekillendirmeye
çalışmasının temel amacı, önümüzdeki süreçte içinde bulunduğumuz
çalkantılı süreçten en az hasarla büyük kazanımlar elde etmeye
yönelik bir hamledir. Bu krizi faydaya çevirip, Siyonist
beklentileri maksimize etmeye çalışmaktadır. Ortadoğu’nun yeni
sürecinde, İsrail ile BOP oryantasyonlu “ortak çıkarlar” bağlamında
işbirliğini geliştirmeyi ve blok halinde ağırlıklı hareket ederek,
“İsrail’in olası düşmanı bizim de amansız düşmanımızdır” mantığıyla
hareket etmeyi yeğleyen ve ilk adımını Katar’a karşı uygulayan yeni
bir anlayış önümüze çıkmaktadır. Mescid-i Aksa’da yaşanan son kriz
sırasında, İsrail ile iyi ilişkiler içerisinde olan Amman ve
Kahire’nin sokaklarında ilk defa İsrail karşıtı protestoların
olmaması, bu ülkelerdeki yönetimlerin nerede durduklarının en bariz
göstergesidir.