Sevgili Bekir Coşkun’dan belleğimde kalan son görüntü.
Yıllar önce, Hürriyet’in Ankara Bürosu’na gittiğimde, bir odadan keman sesi geliyordu. Odaya yöneldim, kapıyı açtım, Bekir Coşkun keman çalıyordu.
Halk arasında yaygın bir görüş vardır, keman çalanların hassas olduğuna dair. Bence bu görüş onun için geçerliydi.
Günlük yazıların çoğunun ömrü 24 saattir, bazıları silinip gider bazıları ise iz bırakır. Ne zaman o konu aklınıza düşse yazıyı da anımsarsınız.
Siyasi yazılara ruh katmak ayrı bir ustalık ister, Bekir Coşkun bu tarz yazının ustasıydı.
En muhalif yazılarında bile ironinin varlığını hissederdiniz. Böylece o yazının etkisi daha da artar.
İnandığını yazan, ilkelerinden ödün vermeyen bir kalemdi. Atatürk ve Cumhuriyet, ülkeye, dünyaya bakışının belirleyici öğeleriydi.
Güneydoğu’yu anlattığı yazılar, benim için ustaca yazılmış denemelerdi.
Hayvan sevgisinin insan sevgisiyle eşdeğer olduğunu her zaman savundu, kitabını yazdı. Yazılarında bir fazlalık yoktu. Görüşün bittiği yerde yazı da biterdi. Günlük yazının önemli bir formatı.