‘Yemek ve Kültür’* dergisinin yeni sayısının başında Tadımlık’tan bir bölümü okuyalım:
“Belki de bir Tanrısı var acının, hüznün, ayrılığın
Ki durup dururken öyle ansızın yürüdükleri...”
Cansever’in dizeleri uğurluyor ansızın gidenleri.
Gökhan Akçura’nın ‘Lokantacıların şahı diye anılırdı: Pandeli’ yazısında en ilgimi çeken Şirket-i Hayriye vapurlarındaki “Sazlı tenezzüh seferleri”.
Artun Ünsal’ın ‘Kış keyfi: Nostalji ve hüzün dolu içeceğimiz boza’ yazısı. Eski İstanbul gecelerinin önemli duraklarından biriydi. Mermer kabından yoğun boza bardaklara doldurulur, üzerine de sarı leblebi konulurdu.
Birçok kişi gece Vefa’daki yere gelir boza içerdi.