GÜLTEN DAYIOĞLU’nun önce bir öyküsüyle tanışmıştım. Yunus Nadi Ödülü’nün ön seçicisi olarak ‘Döl’ü okuduğumda ünlenecek bir yazar olacağı inancını taşıdım.
O günden beri ülkemizde çocuk edebiyatı denilince ilk akla gelen isimdir.
Hepimizin birçok kişiye gönül borcumuz vardır, onları unutmayız,
sık sık anarız.
Dayıoğlu da o hocasını anlatıyor:
“Kütahya’da 30 Ağustos İlkokulu’ndan mezun oldum. Beni yazarlığa ilk teşvik eden, doğuştan yetenekli olduğumu keşfeden öğretmenim Ayşe Bumin’di. O bir Köy Enstitülüymüş. Hayatımın dönüm noktası oldu o. Yazılı anlatım ödevlerine bakarak, ‘Sen yazar olacaksın’ demeye başladı bana. Sonra tuttu elimden Vahitpaşa Kütüphanesi’ne götürdü.”
İnsancıl kişiliği yapıtlarına yansımıştır Dayıoğlu’nun. Çocukların yetişmesi konusuna bir psikolog/pedagog gibi özen göstermiştir.
Çocuklar, sadece serüvenlere kendilerini kaptırmayacaklar, ülkemizi ve dünyayı tanımakla yetinmeyecekler, iyi, dürüst, yardımsever, başkalarını da düşünen birer insan olmanın mesajıyla karşılaşacaklardır kitaplarında.