Murat Gülsoy’un ‘Öyle Güzel Bir Yer ki’ adlı yeni romanını okurken, o kahramanlarla özdeşleşen ruh haline kapıldım. Ama böyle karabasanlara hayatımda yer vermediğim için çabuk kurtuldum.
Yıllar sonra gerçekleşen akraba ve dost buluşmaları beni
tedirgin eder. Güzel anılarla başlayan sohbetler, hesaplaşmaya
dönüşür. Bilinç düzeyinde olumlu paylaşımlar birdenbire
bilinçaltının karanlığına iner.
İşte bu anda sevgiden çok nefretlerin bellekteki dansı başlar. Hele
içkinin verdiği rahatlık, gelgitlerle rahatsızlığa dönüşür.
Roman kahramanları Kerem’in mekânında buluşurlar ama doğal ve
psikolojik engellerle buradan ayrılamazlar.
Kerem-Hülya aşkı, kitabın belirleyicilerinden biri; belki de
romanın iskeleti bu.
Küllenen aşklar kızgın bir ateşe dönüşse de araya giren yıllar
ateşi söndürür.
Geçmişte, çocukluk, gençlik döneminde yaşananlar...
Bu buluşmalarda herkesin mahrem günlüğünden satırlar ortaya dökülüp
saçılır, sararmış solmuş yapraklar toplanır.
Can Yayınları 240 sayfa 21.50 TL ( 5 üzerinden 4 yıldız)
Roman tekniğini
iyi biliyor
Yazar, bir aşk romanı yazmak istediğini, sonra başka bir yöne
evrildiğini söylüyor bir konuşmasında.
Bazı konular var ki yazarı kendi cazibelerine çeker, tutsak eder ve
kendilerini yazdırırlar.
Kerem yapmak istediğini yapabilmiş mi? Ne istediğini biliyor mu?
Bir aşkın tutsağı olmuş mu?
Baba-oğul ve baba-kız ilişkilerinin hep bir dip konu olarak devam
ettiği romanda Gülsoy, mekânları çok ustaca kullanmış. İstanbul’un
semtleri, bu semtlerdeki anıları, başta Şekercizade binası olmak
üzere birer canlı gibi romanda yer alıyor. Kerem’in dükkânı bir
kapan.
Murat Gülsoy, roman tekniğini iyi biliyor.
İnsanın içine dönüp kendini yargıladığı, belki de her...