Yazdıklarıyla yaşadıkları paralel olan kişilerden biriydi. Her sabah erkenden otomobilinin bagajına doldurduğu mamalarla, ciğerlerle kedileri doyururdu. Kocamustafapaşa’dan Samatya’ya kadar bütün kedilerle ilgileniyordu...
Ben kedi beslemedim, ama yakın, sevgili dostlarımdan kedi besleyenlerin kedilerini sevdim. Onlar da bana sokuldular, sevmeme, okşamama müsaade ettiler!
Tansu Özkök’ün kedisi onlara gittiğimde gelir kucağıma otururdu. Canan–Sedat Ergin’in edalı kedisi de ne zaman Ankara’daki evlerine gitsem benim yanıma gelirdi.
Nurcan Akad’la Gümüşsuyu’ndaki katlarımız yan yanaydı. Akad’ın kedisi onun balkonundan bizim balkona geçerdi. Ben Akad’dan daha erken eve geldiğim zamanlarda, balkonun camından beni gözlediğini fark ettiğim kedisi için kapıyı açardım. Hemen içeri girer çalışma odamda karşımda duran koltuğa otururdu. Nurcan’ın geldiğini duyar duymaz da kapıya gider, açmamı beklerdi.
Kedi tırmalamalarının yol açtığı durumların da tanığıyım. Günay–Turgut Kut çiftinin kedisi, sevgili arkadaşım Turgut’u bir keresinde öyle tırmalamıştı ki, tedavisi günlerce sürdü.
Kedilerin edebiyatta da önemli bir yeri var.