DÜN, Deniz Zeyrek’in ‘Mehlika’nın Hikâyesi’ yazısını okuyunca yeniden Köy Enstitüleri üzerine yazma gereği duydum.
Firdevs Gümüşoğlu’nun yazdığı ‘Cılavuz Köy Enstitüsü’ kitabını anlatmış. Ben de daha önce kitabı tanıtmıştım.
Deniz Zeyrek’in bu kitabı yazması çok hoşuma gitti. Ben siyaset girdabı dışındaki yazıları coşkuyla okuyorum.
Üstelik Kars’ta doğup büyüyen birinin ‘Cılavuz Köy Enstitüsü’nü yazması ayrı bir önem taşıyor.
Kars’a bir-iki kez gittim. Bunlardan biri Hürriyet’in tren gezisi etkinlikleri, diğeri de ‘Dursun Akçam Kültür Merkezi’nin açılışı içindi.
İddiada bulunmayayım ama enstitü hakkında yazılmış hemen hemen çoğu kitabı okudum.
Anıların yanı sıra, alanım olan ‘Köy Romanı’ olgusunu daha iyi anlamak, algılayabilmek için.
Türkiye’yi, eğitim reformunun tarihini ancak bu enstitüleri okuyarak öğrenebilirsiniz.
Kars’a bir kez de Doğaner Gönen’le gittim, bir otomobil kiralayarak beni Ardahan’a götürdü.
O zaman ‘Cılavuz Köy Enstitüsü’nü gördüm, faal olduğu yıllarda burada okumanın/okutmanın bir inançla gerçekleştiğini fark ettim.
Koşulların zorluğunu, anılardan okuduğunuzda yaratılan eğitimin yüceliğini ancak anlayabilirsiniz.
Talip Apaydın’ın anılarını okurken hem mutluluğu hem de üzüntüyü yaşadım.
Bugün özellikle genç kuşak onların edebi ürünlerini okumalı, köy gerçeğinin ne olduğunu bunlardan öğrenmeli.
Türk edebiyatı tarihi de onlarsız değerlendirilemez.