Sanırım bu adlardan biri de Ahmet Hamdi Tanpınar.
Tuhaf* dergisi bu sayısında ona geniş bir yer ayırmış.
İlk yazı Orhan Pamuk’un.
Nobel Ödüllü yazarımızın ilk cümlesi şu:
“Benim için 20. yüzyılın en büyük yerli yazarı Ahmet Hamdi
Tanpınar’dır. Doğu ile Batı arasına kendi vicdan azabını, sessiz
hüznünü yerleştirerek, Tanpınar eserine olağanüstü bir hakikilik
duygusu vermiştir.”
Gerçekten de onun romanlarını okurken, kendi benliğimizi
sorgularız. O ruh halini yaşarız.
Tanpınar, romana çatışma içindeki kahramanları armağan etti. Hemen
hemen hepsi, yol ağzında, tercih kâbusunu yaşamışlardır.
Yurtdışında Tanpınar ne kadar tanınıyor?
Ayça Örer’in yazısından, konuşmasından bunu öğreniyoruz.
“Alexander Dawe, Ahmet Hamdi Tanpınar sayesinde çevirmenliğe adım
attı. ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün İngilizce çevirisiyle MLA
Louis ödülünü kazandı.”
1961-1962 yılları arasında Tanpınar’ın öğrencisi olan Prof. Dr.
İnci Enginün, Işıl Cinmen’in sorularını yanıtlamış.
Enginün, onun edebiyattaki önemini vurguluyor, kişiliğinin
özelliklerine de değiniyor.
“Neden 2017 yılında hâlâ onu konuşuyoruz?” sorusunu Enginün şöyle
cevaplıyor:
“Tanpınar, Türkiye toplumunu daha çok uzun yıllar meşgul edecek bir
yazardır. Ömrü boyunca meşhur olmak istemiş. Şöhretin peşinden
koşmuş. Yaptığının değeri bilinsin istemiş, ama şöhrete de şöhretin
getireceği paraya da kavuşamamış. Ama taviz vermeden yaşamış.”
Selim İleri, ‘Kırk Yıl Önceki Tanpınar Notlarım...’da 11 maddede
onu tahlil ediyor.
Şu cümlesiyle özetliyor:
“Acı yalnızlık duygu...