İslamiyet’in ortaya çıkışı, tarihi en az bilen için, yeni bir
dinin doğuşudur; ancak tarih içindeki yerine oturtacak olursak,
yeni bir uygarlığın kurulmasıdır. Hz. Muhammed, bir peygamberdir.
Ama aynı zamanda yeni bir devletin, yeni bir toplumun kurucusudur;
büyük bir devrimin önderidir.
BÜTÜN BOYUTLARIYLA DEVRİM
Siyasal açıdan bakarsak, İslamiyet kabileler halinde örgütlenmiş
bir toplumun devlete sıçramasıdır. Kabileler arasında baskın
basanındır kuralının geçerli olduğu yağmacılığın yerini, devlet
düzeninin sağladığı barış ve huzur ortamı almaktadır. Böylece özel
mülkiyet ve ticaretin gelişmesi için gerekli koşullar
yaratılmaktadır.
Ekonomik açıdan, kabilenin kapalı ekonomisinden ticaretin gelişmesi
yoluyla para ekonomisine geçilmektedir. Para kazanan kişi, Allah’ın
sevgili kuludur; yani “El-kasip habibullah.”
Mülkiyet ilişkileri açısından, kabilenin ortaklaşa mülkiyeti
çözülürken, özel mülkiyet serpilip gelişmektedir.
Bu zeminde kabilenin akrabalık ilişkileri, İbni Haldun’un deyişiyle
“asabiye” bağı, Morgan ve Engels’in diliyle “gentilice” (kanbağı)
ilişkiler dağılmakta, onun yerini ümmet almaktadır. Bedir savaşında
Arap yarımadasında ilk kez akrabalar karşı karşıya gelmiş ve
birbirleriyle savaşmışlardır. Bu akrabalığa dayanan toplumun
çözülmesi, onun yerini ümmet ilişkilerinin almasıdır. İslamiyet,
kabile içindeki kardeşliği, bütün müminlere yayarak ümmet
kardeşliğine dönüştürmüştür.
Hz. Muhammed’in getirdiği yeni hukuk sistemi, kervanların basılması
ve yağmalanmasını yasaklamış, özel mülkiyet ve ticareti korumuş,
böylece devlet düzenini sağlamış ve Arap yarımadasınd...