30 Ağustos, sekiz yıllık büyük bir savaşın zaferidir. Kurtuluş Savaşımız, 1914 sonlarında başladı. 9 Eylül 1922 günü Türk Askerinin İzmir’e girmesiyle sona erdi. Hukuk düzleminde bakarsak, savaşın 24 Temmuz 1923 günü Lozan Antlaşmasının imzalandığı güne değin sürdüğünü bile söyleyebiliriz.
MOLADAN SONRA İLK KURŞUN
Bu çetin savaşın ortasında kısacık bir mola dönemi var. 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkesi’nin imzalanmasından 50 gün sonra silahlı mücadele yeniden başlamıştır. İlk kurşun, 15 Mayıs 1919 günü İzmir’de değil, 19 Aralık 1918 günü Hatay Dörtyol’un Karakese köyünde Fransız işgalcilerine sıkılmıştır. İlk kurşunu sıkan da, Hasan Tahsin (Osman Nevres) değil, Çavuş Mehmet Kara’dır. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı’nın belgeleri ve geniş açıklama için Kemalist Devrim-4 Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası başlıklı kitabımıza bakılabilir. (s.71 vd.) (1)
Birinci Cihan Savaşı’nda Türkiye’nin savaşın dışında kalma şansı yoktu. Çünkü savaş, Osmanlı topraklarının paylaşılması için yapılıyordu.
Osmanlı Devleti tarafsız kalamazdı, Almanya ile birlikte savaşmak zorundaydı. Çünkü işgal tehdidi, Rus Çarlığı, İngiltere ve Fransa’dan geliyordu.
BOZGUN DEĞİL TAARRUZ BİRİKİMİ
Birinci Cihan Savaşı’nın “bozgun” ve “yıkım” olduğu konusunda yüzer gezer görüşler vardır. Oysa Birinci Cihan Savaşı’nda direnmeseydik, 30 Ağustos zaferi olmazdı. Dünya Savaşındaki vatan savunmamız, İstiklâl Savaşımızın ve Kemalist Devrim’in ilk çarpışmasıydı. E. Org. Ergin Saygun’un da saptadığı gibi, “Türk milletinin kaderini belirleyen ve Türk...