Bugünkü Rota’nın başlığında akıldan söz ederken, felsefedeki
Rasyonalizme, yani Akılcılığa gönderme yapıyoruz. “Rasyonalist
olmayan Milliyetçilik olmaz” da diyebilirdik.
MİLLİYETÇİLİĞİN AKILCILIK TARİHİ
Milliyetçilik, bilindiği gibi demokratik devrimlerle birlikte
ortaya çıktı. Feodal bölünme ideolojik düzlemde Milliyetçilikle
tasfiye edildi. En önce 1640 İngiliz ve 1789 Fransız örneklerinde
görüldüğü gibi burjuva demokratik devrimler, feodal beyliklere son
verip millî pazarı oluştururken, Milliyetçiliği de getirdiler.
1776-1783 yılları arasındaki Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda,
Milliyetçiliğin dış cephesini görüyoruz. Daha sonra emperyalizm
döneminde kapitalizme gecikmiş olarak yönelen ülkelerin Millî
Devrimleri, Milliyetçiliği Avrupa ve Kuzey Amerika merkezli
olmaktan çıkartıp bütün dünyaya yaydılar.
MİLLİYETÇİLİĞİN VE RASYONALİZMİN ORTAK
TARİHİ
Felsefe düzleminde bakarsak, Milliyetçiliğin tarihi Rasyonalizmin
tarihidir. Milliyetçiler, bütün dünyada feodalizmin dinsel
ideolojisinin karşısına Dünyevilik, Aydınlanma, Laiklik,
Rasyonalizm bayrağını açarak çıktılar. Mazlumlar Dünyasında da
öyle. Örneğin Asya, Afrika ve Latin Amerika Devrimlerinde öncü
konumunda olan Türk Devrimi, 19. yüzyılın ortalarından beri, Namık
Kemallerden, Ali Suavilerden bu yana Akılcıdır. Yusuf
Akçura’nın ünlü Türkçülüğün Tarihi kitabı, bir yönüyle
Türkiye’de Akılcılığın Tarihi diye adlandırılabilir. Ziya
Gökalp’in eserleri de öyledir. Atatürk’te doruğa yükselen
Milliye...