LGBT dayatması, 18 Eylül günü İstanbul’da yapılan Büyük Aile Buluşması'nda bir kez daha gündeme geldi. Eylem, emperyalist saldırganlığa etkili bir yanıt oldu. LGBT savunucuları ise panikledi. Tekrar Türkiye'nin gündemine gelen tartışmaya katkı amacıyla Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in “Eşcinsellik ve Yabancılaşma” kitabından bir özeti okurumuza sunmayı görev biliyoruz…
Eşcinsellik, ABD emperyalizminin dünyanın tek efendisi olmak amacıyla yürüttüğü küreselleşme programı kapsamında insanlığa dayatıldı.
ABD emperyalizmi, millî devletleri tasfiye ederek küresel diktasını kuracaktı. Kendisine direnen devlet mevzilerini yıkmak için, Gelişen ve Ezilen Dünya ülkelerinde etnik kimlikleri, mezhepsel kimlikleri, yerel-feodal kimlikleri ve millî devletin altını oyacak her tür özerkliği kışkırttı. Doğal olmayan cinsel kimlikler de toplumu çürütmek, aile bağlarını ve toplumsal dayanışmayı dağıtmak için piyasaya sürüldü. Böylece eşcinsellik, ABD emperyalizminin küreselleşme programının bir aracı olarak tarih sahnesine itildi.
Kadının haklarını ve kişiliğini savunan bir zamanların feminist akımı da emperyalizm tarafından denetim altına alındı ve erkek düşmanlığının bir aracı haline getirildi.
Bütün bu kimlik dayatmalarıyla millî devletlerin ve milletlerin direnme yeteneklerini yıkıma uğratmak amacıyla bir operasyon yürütüldü. Küreselleşmenin dayattığı "kimliklerin" ideolojik bombardımanı altında millî kimlik bastırılacak ve dağıtılacaktı.
1980'li yıllarda Amerikancı 12 Eylül darbecileri, işçi sınıfını sendikasızlaştırma, emekçi haklarını bastırma, tarımı çökertme ve genel olarak özgürlükleri çiğneme programını uygularken, Türkiye birden bire yeni bir sahte özgürlükler reklamıyla yüz yüze geldi. Küresel efendilerin neoliberal kurumları ve kiralık yazarları, "kimlik özgürlüğü" diye özetleyebileceğimiz bir "insan hakları" listesini topluma dayattılar. Milleti bölen, millî devletin altını oyan, toplumu yozlaştıran bütün "kimlikler" kullanılarak, insanlığın devrimlerle kazandığı demokratik özgürlükler kenarlara itildi ve baskı altına alındı. Bu süreçte "cinsel tercih özgürlüğü", neoliberallerin "insan hakları" listesinin en başına oturtuldu.