Konuşmalarımızda, Atatürk’ü “Türkiye’nin istiklâl davasına baş koydu, idam dahil her belâyı göze aldı ve Anadolu’ya çıktı” diye överiz. Anadolu’ya çıkmayanları, geç çıkanları bile hor görürüz.
ANADOLU’YA TAHTIREVANLA ÇIKILMAZ
Ancak Anadolu’ya yalnız 1919 yılında çıkılmaz. Anadolu’ya çıkmak, Ergenekon’dan çıkmak gibidir. Zor zamanların gündeminde Anadolu’ya çıkmak vardır. Belki de bugün Türkiye, zorluklarla ve tehditlerle karşı karşıya değil! Ama nutuklarımızda hiç öyle söylemiyoruz.
Ve Anadolu’ya nutukla çıkılmaz, baş koyarak, tehlikeleri göğüsleyerek çıkılır. Anadolu’ya tahtırevanla çıkılmaz. Anadolu’ya çıkmak, bütün olumsuzluklara bilincimizle, yüreğimizle, ciğerimizle meydan okuyan bir eylemdir.
ANADOLU’YA PAZARLIKLA ÇIKILMAZ
Anadolu’ya pazarlıkla da çıkılmaz. Mustafa Kemal Paşa, o günün zorluklarıyla pazarlığa oturmadı. “Ey zorluklar, önümden çekilin, çekilmezseniz, ben bu işte yoğum” demedi. Anadolu’ya çıkmayı belli koşullara bağlamadı. Anadolu’da kurulmakta olan Müdafaa-i Hukuk Teşkilatlarının önüne belli şartlar koymadı. İşgalden kurtulma görevi vardı ve o görev, pazarlıkla yapılamazdı. “Ya İstiklâl Ya Ölüm”, pazarlığı gündemin dışına atan devrimcinin parolasıdır.