Seçim sonucunu gerçekçi olarak saptamak durumundayız.
Bu seçimi Türkiye kaybetmiş, ABD ve İsrail kazanmıştır. Büyük şehir belediyelerini ABD güdümlü CHP+PKK+FETÖ ortaklığı kazanmıştır. Güneydoğu belediyelerimizin çoğunu PKK kazanmıştır. Birçok belediyemiz Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR üzerinden Batı güdümlü cemaat ve tarikatların eline geçmiştir. Özeti: ABD emperyalizmi, PKK ve HÜDAPAR bölücülüğü ve Batı güdümlü tarikat ve cemaatler Cumhuriyetin birçok iktidar mevzisini ele geçirmiştir.
Seçmen, AK Parti’nin geçimi zorlaştıran ekonomik programından kaçarken, ABD emperyalizminin daha ağır koşullarına oy vermiştir. “Yağmurdan kaçarken, doluya tutulmak” diye buna denir.
Türkiye, aynı İstiklâl Savaşı döneminde olduğu gibi, iki tehlikenin yükselişiyle karşı karşıyadır.
Birinci tehlike, bölücülüktür. Kürdistan adı altında ABD’nin ve İkinci İsrail planlarının aleti olan PKK ve yine bölücü konumu nedeniyle İkinci İsrail planının hizmetinde olan HÜDAPAR, Mecliste olmanın ötesinde, AK Parti ve CHP sayesinde Güneydoğu’da özerkliğe temel oluşturan belediyeleri ele geçirmiştir. Türkiye’nin devlet tekliği ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdidin ağırlaşması gündemdedir.
İkinci tehlike, Batı destekli tarikatçılık ve cemaatçiliktir. FETÖ, CHP eliyle hortlatılmaktadır. Batı destekli olmaya mahkûm cemaatlerin ve tarikatların partileri olan Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR, AK Parti marifetiyle Türkiye’nin başına belâ edilmiştir. Birçok belediye Batı güdümlü cemaat ve tarikatlara teslim edilmiştir. Bu cemaat ve tarikat şeyhlerinin yer yer ABD ve İsrail karşıtı görüntüler vermesi kimseyi aldatmamalıdır. Bunlar, emperyalizmin doğal müttefiki olan Ortaçağ güçlerinin temsilcisi olarak, Millî Devlet ve Cumhuriyet karşıtı konumlardan vazgeçmiyorlar. Bu nedenle Millî Devletimizle ve Cumhuriyetle hesaplaşma süreçlerinde ABD ve İsrail cephesi ile Türkiye cephesi arasında kaypak ve güvenilmez rollerde oluyorlar.