Devlet, toplumun sınıflara bölünmesinin ürünüdür. Bu nedenle devlet her zaman hâkim sınıfın devletidir. Hâkim sınıf, eski Yunan ve Roma’daki gibi köle sahipleri olabilir, Ortaçağdaki gibi feodal beyler olabilir, kapitalizm dönemindeki gibi sermaye sahipleri veya emperyalizm döneminde tekelci mali sermaye olabilir. Günümüz Çin’inde ise hâkim konumda olan emekçi halktır.
Devlet, hâkim sınıfın silah tekeline sahip olan örgütüdür. Bu gerçeği unutmaksızın devletler hakkında “Kerim Devlet” ve “Ceberrut Devlet” gibi sınıflandırma ve nitelemeler de olmuştur.
Türk Kavminin MÖ 1000’den MS 1000’e uzanan iki bin yıllık devletleşme ataklarına baktığımız zaman, Kerim Devletin dikkate değer örneklerini görüyoruz. Kuşkusuz bunun toplumsal-ekonomik temelleri vardır. Türklerde devlet, Mısır, Eski Yunan ve Roma’daki gibi çok gelişmiş meta ekonomisi zemininde kurulmadı. Anılan Akdeniz uygarlıklarında ticaret ve para ekonomisi o kadar gelişmişti ki, insanlar da alınır satılır meta haline getirilmişti. Köleci sistem, devletin zorbalıkta aşırılaşmasının toplumsal-ekonomik koşullarını oluşturdu.
Türklerin Sakalar (İskitler) ve Hiungnulardan (Hunlardan) başlayarak Sienbeiler, Göktürkler, Kırgızlar, Karluklar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, İdil Bulgarları, Memlükler, Osmanlılar, Altınordu, Babür Hakanlığı vb diye devam eden devlet kurma süreçlerinde, eski Yunan ve Roma’daki gibi derin sınıfsal bölünmeler görülmüyor. Özellikle MS 11. yüzyıla kadarki devlet tecrübeleri Batılı tarihçilerin kimileri tarafından “konfederasyonlar” diye nitelendirildi. Bu devletlerde, Oğuzlardaki isimlendirmeyle “bey, el ve gün” sınıfları arasında aşırı devlet tahakkümüne zemin oluşturacak derin karşıtlıklar yoktu. O nedenle bu devletleri “Kerim Devlet” diye niteleyenler, tarihsel gerçeğe değinmiş olurlar. Nitekim Devlet Teorisi üzerine eser üretmiş olan Türk bilginleri de bu gerçeği vurgulamışlardır. Dahası Türklerde devlet geleneğini Kerim Devlet ile özdeşleştiren tezler de ileri sürülmüştür. Bunlardan en yaygın bilineni Kemal Tahir’dir. Devlet Ana gibi romanlarında bu teoriyi edebi metinler haline getirdi. Büyüğümüz Hikmet Kıvılcımlı’nın Türk tarihine ilişkin devlet ve ordu teorileri de Kerim Devlet sınıflaması içinde nitelenebilir.
Çin’i bir kenara bırakırsak, Asya’da devlet teorisinin yüzyılı, 11. yüzyılıdır. Kuşkusuz 8. yüzyılın Orhon Yazıtları’nda da devlet teorisi vardır. 11. yüzyılda 1069-1070 yıllarında Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig ve 1086-1092 yıllarında Nizamülmülk’ün kaleme aldığı Siyasetnâme, devlet teorisinin dünya ölçeğinde kurucu eserleri arasında özel bir yere sahiptir.
Şaşırtıcı olan bir şey yok. Çünkü Türkler kökleri MÖ 3000’lere uzanan Atlı Çoban Kültürünün oluşturduğu örgütlenme ve silahlı güç birikiminden kuvvet alan devletleşme pratiklerinden geliyorlardı. O tecrübeler, en zengin teorik ürünlerini 11. yüzyılda verdi. Karahanlı Devletinin İkinci Veziri konumundaki Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig, bu açıdan olağanüstü bir eserdir. Etkisi Çin ve Maçin’den İran ve Akdeniz’e kadar yayılmıştır.