Oy pusulasında seçenekler yan yana sıralanmış. Ama bunlar seçenek değil. Elbette Vatan Partisi dışındakileri kastediyoruz.
BORÇLANMA EKONOMİSİ BATIYOR
Seçeneklerin geçerliği konusunda değerlendirme yapabilmek için
Türkiye’nin önüne bakacaksınız. Borçlanma ekonomisi batıyor. Hadi
esnafa, küçük sanayiciye aldıran yok, büyük sanayicilerle görüşün,
iflaslar peş peşe geliyor. Görüşerek öğrenmeye de gerek yok,
sayılar konuşuyor. Dış borç 500 milyar dolara dayanmış. Dış
ödemeler açığı yılda 50 milyar dolar çevresinde. İthalatta daralma,
sanayide daralma, fabrikaların kapanması, işten atmalar,
piyasalarda daralma, tarlada ve bahçede kalan ürünler... Yaşanan
olaylar bunlar. Borçlanma ekonomisi için deniz bitti. Atlantik’teki
ekonomi gemisi batıyor.
BATAN GEMİDEKİ PROJELER
Peki bu durumda oy pusulasındaki seçeneklere bakıyoruz. Batan
geminin kamaralarına klima getirecekmiş, her kamaraya televizyon
koyacakmış, balo düzenleyecekmiş, yolculara renkli balonlar
dağıtacakmış, akşama ziyafet ve eğlence varmış. Daha neler neler...
Adına da “proje” deniyor. Gemi batıyor, ama o “projeler” yolcuları
kurtarmakla ilgili değil.
Gemi su alırken, kamaralara dolan suyun sesi duyulmasın diye gümbür
gümbür müzik yayını yükseliyor. Proje dedikleri bu gürültüdür.
PROJE GÜRÜLTÜSÜ
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde de böyle bir hava
vardı. Ak Parti, Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde halkın bütün
dertlerine çare bulacağını söylüyordu. Dokuz ay geçti, Proje bir
işe yaramadı. Sorunlara bir yenisi daha eklendi. Artık
Cumhurbaşkanlığı Sisteminin kendisi de sorundur.
Sorun, Atlantik Sisteminden kaynaklanıyor. Sistemin içinde çözüm
yok. Dolayısıyla sistemin içinde yalnızca hayâl satmak var,
aldatmak var, oyalamak var.
Sistem içindeki partiler, iktidar ve muhalefetiyle çıkmazdalar. Bu
durumda proje gürültüsüyle yıkılışlarını geciktirme gayreti
içindeler.
BORÇLANMA PROJESİ
İflas eden bir proje var. Atlantik sisteminin 1980 yılında yaptığı
Türkiye Projesi iflas etmiştir. Türkiye, ihracat odaklı ekonomi
projesiyle okyanuslara açılacaktı. Ara mallarını dışardan alacak,
Bursa, Denizli, Kayseri, Gaziantep, Konya, Samsun’daki küçük ve
orta sanayicinin üretim tezgâhlarını yıkacaktı. Büyük sanayici ve
tüccar kenarlara sürülecekti. Çiftçi kamburdu, destek akçaları
kaldırılacaktı. KİT’ler haraç mezat satıma aktı. Türkiye, Zonguldak
dağının altındaki kömürü çıkarmayacak, Ukrayna’dan ve Güney
Afrika’dan getirecekti. İpliği ve giyimi ABD ve Yunanistan’dan
aldığı pamukla üretecektik.
Bütün bunlar maliyeti düşürmek ve dış piyasalarda rekâbet adına
yapılıyordu. Dışalım büyüdü, dışsatım dışalıma yetişemedi. Sistemin
içinde tek bir proje kaldı: Dışardan yüksek faizle borç dilenmek.
ABD’nin Turgut Özalların, Tansu Çillerlerin, Tayyip Erdoğanların ve
Kılıçdaroğlu ile Akşenerlerin önüne koyduğu projenin geldiği nokta
budur.
BÖLÜNME PROJESİ
Borç batağına saplanma projesi, bir yönüyle bölünme projesiydi.
Borç almanın bedeli, Kürt Açılımı, Ermeni Açılımı, Kıbrıs’tan Türk
askerini çekmek, Özerklik Şartını kabul etmek, Yeni Anayasa,
tarikat ve cemaatlere özgürlük idi. Türkiye dayatmaya boyun eğmedi.
Silivri Duvarını yıktık. Türk Ordusunu esaretten kurtardık. PKK ve
FETÖ’nün üzerine yürüdük. PKK’yı hendeklere gömdük. 15-16 Temmuz
Darbesini bastırdık. Fırat Kalkanı’yla ABD-İsrail Koridorunu
yardık. Astana Üçlüsünü kurduk. Afrin’de PKK’nın yuvasını
dağıttık.
Böylece Bölünme projesi de iflas etti. Ölen proje, CHP ve İyi
Parti’nin kucağına bırakıldı.