Bir Ramazan’a daha veda ediyoruz. Yarın son gün.
Ramazan, vicdanlarımızda bencilliği, çıkarcılığı, kibri, kini ve öfkeyi sorguladığımız bir iklim. Ve elseverliğimizi, arkadaşlığımızı, paylaşmacılığımızı, alçak gönüllülüğümüzü, bağışlayıcılığımızı, hoşgörümüzü, dayanışmacılığımızı, insan sevgimizi teraziye vurduğumuz bir mevsim.
Ramazan’da kendimizi erdemlerimizle tartarız ya da tartmamız bize öğütlenmiştir. O nedenle “onbir ayın sultanı” diyoruz. Diğer ayları Ramazan’dan koparmıyoruz, Ramazan’a bağlıyoruz. Sultan olduğuna göre, her daim Ramazan’ın fermanı geçerlidir. Dolayısıyla oruç tutmanın anlamı, bütün hayatımızı Ramazan’ın erdemleriyle yaşamaktır.
Ramazan, bu hakikî anlamıyla bir insanlık tanımıdır, bir insanlık özlemidir, umutlarımıza dâvettir, iyimserliğe çağrıdır.
Ramazan’da bir bakıma hem kendimizi yeniden tanımlıyoruz hem de yaşamak istediğimiz toplumu tanımlıyoruz.
Oruç tuttuk, güneşin altında ekmek yemedik ve su içmedik, ancak başkasının ekmeğiyle oynadık, suyunu bizim arkımıza çevirdik!