Tasarruf, bir ülkenin ürettiği değerlerin tüketilmeyen ve yatırıma ayrılan bölümüdür.
“Yatırıma ayrılan” saptamasını tasarruf tanımına özellikle katıyoruz. Çünkü ünlü İngiliz iktisatçısı Keynes’in de kanıtladığı gibi, tasarruf en sonunda yatırıma eşitlenir.
Tasarrufa en basit örnek, çiftçinin ürettiği buğdayın bir kısmını tüketmeyerek gelecek yılın üretimi için tohumluğa, başka değişle yatırıma ayırmasıdır.
Bugün Üretim Devrimi zorunluluğuyla karşı karşıya olan Türkiye’de tasarrufa duyduğumuz ilgi de, yatırımın biricik kaynağı olması dolayısıyladır. Kuşkusuz dış krediler de yatırım kaynağıdır, ancak onlar da en sonunda iç tasarrufla ödeneceği için, yatırımın iç tasarruftan başka kaynağı yoktur.
Bizim üretme eylemini tasarrufla başlatmamız, önümüzdeki programın anahtarıdır. Bir ülke tasarruf yapabildiği kadar yatırım yapar, daha çok insanı üretim faaliyetine katar ve üretir.
Tasarruf kavramı, halkın günlük dilinde daha çok savurganlıktan (israftan) kaçınma anlamında kullanılıyor. Savurganlığın önlenmesi kuşkusuz toplam tasarrufu etkiler. Ancak esas sorun, bölüşüm ve mülkiyet ilişkilerine müdahalede düğümleniyor.