Türkiye’de iki depremin zamanı tartışılıyor. Birisi, İstanbul’u
sallayacak olan deprem. İkincisi ekonomideki deprem.
Tayyip Erdoğan’ın ekonominin önünde deprem olduğunu belirtmesi, bu
öngörüye ayrı bir önem kazandırdı. Düne kadar maliyenin başında
bulunan Mehmet Şimşek de, Türkiye ekonomisinin 1915 koşullarında
olduğunu söylüyordu.
Ekonomideki deprem yeryüzündeki deprem gibi istemediğimiz bir olay.
Ama fay hatlarındaki gerilim, bizim gönlümüzü dinlemiyor. Borç
batağındaki deprem, biz istemesek de önümüzdedir.
BÜYÜK ÇÖKÜŞTEN BÜYÜK ÇÖZÜME
1980 sonrasında Türkiye’ye dayatılan Neoliberal Ekonominin sonuna
gelmiş bulunuyoruz. Özal-Çiller-Tayyip Erdoğan devri kapanıyor.
Borçlanma ekonomisinin çöküşü, Büyük Çözümü dâvet ediyor. Artık
yükselen değer, “dünya ekonomisiyle bütünleşmek” değil, üretmektir.
Türkiye, Üretim Ekonomisini inşa edeceği bir dönemin eşiğine
gelmiştir.
Ekonomide felsefî değerler, program, amaç, hepsi sorgulanacak ve
değişecek. Turgut Özal, Türkiye Ekonomisinin aslında İttihat
Terakki yönetiminden başlayarak yerleşen Kemalist Programını
suçlayarak kendi sistemini kurmuştu. Şimdi o sistem bataktadır ve
sorgulanacaktır.
ÜRETİCİYİ SUÇLAYAN KAMPANYA
24 Ocak 1980 Kararlarına giden süreci ve sonrasını hatırlayalım.
Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme Programının piri olan Turgut Özal
gibi siyasetçiler, Neoliberal iktisatçılar, Çetin Altan gibi
yazarlar, pervasız bir ideolojik kampanya yürüttüler:
- Millî sanayiciye avantacı damgasını vurdular. Tür...