Bilmem şimdi nasıldır, ama o zamanlar Ankara’da şubat ayları yağmurlu, karlı, soğuk ve gri olurdu. Kokulu linyit dumanı Sıhhiye ile Kızılay arasına çöker ama gücü Çankaya’nın afakını sarmaya yetmezdi. Biz de nefes almak için hiç üşenmeden Hariciye Köşkü’nün yamacındaki kaldırımın üstündeki bankta oturmaya giderdik. Kimsenin adını doğru söyleyemediği bir üniversite olan METU’da (o zamanlar ODTÜ...