Tabii döviz fiyatlarından bahsediyorum. Türk ekonomisinde 1980’lerden beri enflasyonu belirleyen şey döviz fiyatıdır. Döviz fiyatlarını belirleyen de enflasyondur. Buna “enflasyon-devalüasyon” sarmalı deniyor.
Bu arada işin içine faiz de giriyor. Ama faiz, Batı’da olduğu gibi enflasyonu doğrudan değil, döviz fiyatları üzerinden dolaylı etkiliyor. 1980’lerden önce de döviz fiyatının, enflasyonun oluşmasında belirleyici etkisi vardı. Aman dikkat! Döviz fiyatı denince “serbest piyasa” fiyatı anlaşılmalıdır.
Yani enflasyonu etkileyen Merkez Bankası’nınki değil, Tahtakale’deki döviz fiyatlarıydı. Ama özellikle 1967-1980 arasında, hem Türkiye’de hem de gelişmiş Batı ülkelerinde enflasyonu azdıran ikinci bir güç daha vardı. Bu da toplu iş sözleşmeleriyle sağlanan işçi ücret artışlarıydı. Bu oluşuma “ücret-fiyat- sarmalı” tabir edilir. İngilizcede bu etkileşime “wage-price-spiral” deniyor.
MERKEZ BANKASI ENFLASYON TAHMİNİNİ AŞAĞI ÇEKTİ
Dün yapılan toplantıda yılın ilk enflasyon raporunu açıklayan Başkan Murat Çetinkaya, 2019 için enflasyon tahminini % 14.6 olarak aşağıya doğru revize ettiklerini söylemiş. Buna gerekçe olarak, 2019 için öngörülen petrol fiyatlarının 80 dolardan 63 dolara düşmesini göstermiş. Bu düşüş, enflasyona %0.5 puan aşağı yönde etki yaptı, diğer taraftan işgücü maliyetlerindeki artışlar da 2019 enflasyon beklentisini %0.4 yükseltti demiş.
Dünyada petrol fiyatlarının nasıl seyredeceğine Çetinkaya karar vermiyor. Eğer petrol fiyatları umulduğu kadar düşmezse, bu ilgileşime göre enflasyon da düşmeyecek. Eğer enflasyon bu yüzden düşmezse kimse Merkez Bankası’nı suçlamasın lütfen. İşçi ücretlerindeki artışlara da Merkez Bankası karar vermiyor. Birim işgücü maliyetleri kısaca ücretler, hükümetin dar ve sabit gelirlileri korumak amacıyla aldığı kararlarla öngörülenden daha hızlı artarsa enflasyon yine öngörüldüğü kadar düşmeyecektir.
Bunda da Merkez’in bir kusuru olmay...