Ekonomimiz “devalüasyon-enflasyon” sarmalına hafiften kendini kaptırmış vaziyette. Türk Lirası henüz serbest düşüşe geçmedi. Eğer bunun üstüne bir de “fiyat-ücret” sarmalı binerse, TL’nin hali “ciddiden vahime” dönüşür. Geçen yılbaşında döviz fiyatlarında bir parlama olmuş, 29 Ocak gecesi dolar 3.90 TL çizgisini aşmıştı. Daha sonra fiyatı gerilemiş, yaz ortasında 3.40’lara kadar inmişti. Gerçi o sıralarda dolar, Euro karşısında bu güne kıyasla yüzde 10 daha değerliydi. Nitekim doların tavan yaptığı 2017 Ocak ayında Euro 4.12 idi. Bugün Euro 4,60’larda dolaşıyor. Yani sepet bazında TL’de önemli bir değer kaybı yaşıyoruz.
YANGINA KÖRÜKLE GİTMEK
AKP’nin müsrifliği ve şaşkınlıkları yüzünden piyasaların asabı bozuldu. Bu hassas dönemde önce bir sendika, daha sonra CHP “asgari ücret net 2000 TL olmalı” önerisiyle ortaya çıktı. Bir iktisatçı olarak konuşayım: Bu teklif “enflasyon yangınına körükle” gitmektir. Teklifin müellifi sendika, “asgari ücret 2008’de 414 dolardı, bugün 377 dolara geriledi” diyerek, sözde ortaya objektif bir gerekçe koymuş. Milli Gelir büyümesini cari dolarla ölçüp 6 yılda 3 kat büyüdük diye halkı yanıltan AKP’yle çok uğraştım. Benzeri hesap da ben yapayım. 2002’de krizden çıkılmış, döviz fiyatları istikrara kavuşmuştu. Bülent Ecevit de başbakandı. O yıl asgari ücret 126 dolardı. 2003’de yani AKP’nin ilk tam icraat yılında asgari ücret 135 dolara çıktı. Asgari ücretin dolar cinsinden zirve yaptığı 2008’de AKP 5 yıldır iktidardaydı. AKP, “biz 126 dolardan aldık, 400 doların üstüne çıkardık, bugün bile sizin dediğiniz gibi 377 dolar” dese ne cevap verilecek?