Hocam Fuat Çobanoğlu, finansman ne demektir sorusunu “To finance is, to find money” olarak cevaplardı. Yani “finansman, para bulmaktır” derdi. Kamu maliyesinin esası da budur. Hükümdarlar veya hükümetler “harcama listesi” yapar. Bunu maliyecisine verir ve “Bana bu kadar para bul” der. Çünkü o, bir hükümdardır. İcraat, yani yatırım ve sosyal harcama yapmalıdır. İcraat denilen şey de parasız olmaz. Sanayi yöneticiliğinden sonra, uzun yıllar patronlara danışmanlık yaptım. İşe başladıktan sonra, genelde ilk olarak “Sen bize iyi bir maliyeci bul” talebiyle karşılaşırdım. Bunun üzerine ben de onlara “İyi maliyeciden ne kastediyorsunuz” sorusunu yöneltirdim. Bu soruma en net cevabı Amerika’da okumuş bir mühendis-müteahhit-sanayici vermiş ve şöyle demişti: “Bende parlak fikir çok, ama düşündüğüm yatırımları yapmaya yetecek kadar para yok. İyi maliyeci, bana fikir veren değil, benim fikirlerimi hayata geçirecek parayı bulandır.” OSMANLI’DA KAMU MALİYESİ Osmanlı’ya nedense pek hayran AKP’nin, ülke ekonomisini yönetirken kullandığı paradigma ve algoritmaları somutlaştırmaya çalışırken kapitülasyonlar aklıma takıldı. Kapitülasyon ne demekti? Hangi ihtiyaçtan doğmuştu? Verene ve alana sağladığı menfaat neydi? Bu ihtiyaç bugün yok muydu? Varsa, hangi modern düzenleme bunu karşılıyordu? Sözlüklere göre kapitülasyon, Latince “caput” yani “baş” kelimesinden türemiş. Uydurukçulara göre kapitülasyon “baş eğme” “teslim olma” demekmiş. İlle de bir karşılık bulunacaksa “sermaye yaratma” denebilir. Nitekim bu sözcüğün Osmanlıca karşılığı “imtiyazât-ı ecnebiye” dir. Yani “Yabancılara verilen imtiyazlar” dır. Öyle bazılarının zırvaladığı gibi Osmanlı’nın, yabancılara baş eğmesi veya teslim olması demek değildir. Kapitülasyon, saray yaptırmak veya savaşm...