Ege Cansen Sözcü Gazetesi

Cari açık varsa “tam bağımsızlık” yoktur

AKP, pratik olarak 2003’ün başında iktidara geldi. 2001’de eksi %5.7 olan büyüme (yani küçülme) 2002’de yerini %6.2’lik büyümeye bırakmıştı. Enflasyon ise %68’den %30’a...

03 Kasım 2019 | 353 okunma

AKP, pratik olarak 2003’ün başında iktidara geldi. 2001’de eksi %5.7 olan büyüme (yani küçülme) 2002’de yerini %6.2’lik büyümeye bırakmıştı. Enflasyon ise %68’den %30’a düşmüştü. Döviz sıkıntısı yoktu, TL değer kazanıyordu. Kısaca 2001 krizi bitmişti. Batı (AB+ABD) AKP’nin gelişini coşkuyla karşıladı. Batı’nın hiç hoşlanmadığı “ulus devlet” ilkesini savunan “laik derin devlet” (ordu-yargı-hariciye) nihayet tasfiye edilebilecekti. Müslüman demokrat AKP sayesinde Kürtler özerkliğe kavuşacak, Kıbrıs tek devlet olacaktı. Türkiye’deki bu dönüşüm, tüm Ortadoğu’ya demokrasi baharı getirecekti. Dolayısıyla AKP hükümeti desteklenmeliydi. AKP ile Batı muhabbeti böyle başladı. Ama böyle süremedi. Köprülerin altından çok sular geçti. Batı, AKP’nin “müslüman demokrat” değil, “yayılmacı islamist” olduğuna kanaat getirdi. Karar: AKP, yola getirilmeliydi.

CARİ AÇIKSIZ BÜYÜME

Türkiye’de, sanayicisinden tüccarına; mühendisinden muhasebecisine, şirket genel müdüründen ilçe kaymakamına kadar her okumuş kişi ve bilhassa unvanlı/unvansız yurdum iktisatçıları, “Türkiye, cari açıksız kalkınamaz” batıl inancının abonesidir. Bırakın bu “öğrenilmiş çaresizlikle” malûl yurdum okumuşlarını, bari “beka-beka” diye ona buna sataşan siyasiler, bu beka davasının kazanılması için “cari açıksız” kalkınmanın şart olduğunu idrak etseler, canım yanmayacak. Şaka bir yana, ben bu konuda Başkan Erdoğan’a güveniyorum. Hemen hemen her televizyon kanalında 7/24 yayımlanan yüzlerce nutkunun birinde Başkan’ımız, “Bir daha cari açık veren ekonomiye geri dönmeyeceğiz” dedi. Eğer bu söz, şairin zengin olmayı düşlemesi gibi bir şeyse, gerçekleşemez. Yok, bu “Reis” diye anılan bir devlet başkanının stratejik hedefiyse, o zaman kuvveden fiile çıkabilir.

“Türk ekonomisi, cari açık vermeden yoluna devam edemez” diyenler, bunun gerekçesini üretim için “yatırım malları ile petrol ve aramalı ithalatı yapmak zorunda oluşumuzu” ileri sürmektedir. Doğrudur.

KULAĞI KÜPELİ DOLARLAR

Ama bunları satın almak için “kulağı küpeli” dolara ihtiyaç yoktur. Son bir yılda Türkiye 210 milyar dolar dış âlem geliri elde etmiştir. Cari açığı yok, fazlası vardır. Cari açık verdiğimiz yıllarda da, Avrupa’ya keyif, Hicaz’a hac için gitmeye veya lüks araba ile son model cep telefonu ithal etmek için yeterli dövizimiz vardı. Ama nedense yatırım malı satın almak için dövizimiz yoktu. Bu yüzden mecburen “cari açık” verilmekteydi. Ne yazık ki; bu yanlış tespit, genel olarak doğru sanılmaktadır. Tüketimi kısmamak için bundan daha “hinoğlu hince” gerekçe bulunabilir mi? Halbuki cari açığın (öncelikle ticaret açığının) kök sebebi ithalatı cazip kılan “dövizi ucuz tutma” saplantısıdır. Maalesef bu eğilim sürmektedir. Cari açıklı yıllara hazırlanın.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bangladeş’in ekonomik mucizesi 22 Ağustos 2024 | 1.525 Okunma Refah azaltan büyüme 08 Ağustos 2024 | 1.312 Okunma Döviz rezervi arttıkça rezerv ihtiyacı da artıyor 11 Temmuz 2024 | 3.030 Okunma Vergi salmak devlete mahsustur 07 Temmuz 2024 | 1.453 Okunma Berlin Bildirgesi 04 Temmuz 2024 | 2.416 Okunma