İnsanlar zenginleştikçe, iyi yemek yeme, şık giyinme, ata-yata ve lüks arabaya binme, gezme-tozma dâhil, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarını kolay karşılar olur. Gerçi bunlardan hiçbir zaman vazgeçmezler, ama bir süre sonra bu tüketim kalıbı zenginlere dar gelmeye başlar. Maslow’un ünlü “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” ne göre, sıra daha yüksek ihtiyaçların tatminine gelir. Bunlar genel olarak sosyal ihtiyaçlardır. Bunların başında itibar gelir. Yani başkalarının size verdiği değer. Belki de bu yüzden “bitmeyen servet itibardır” denir. Bir insanın yaşamdan alabileceği en doyurucu tatmin de; kendini, kendine denk gördüğü kimselerle kıyaslayıp, ben onlardan da üstünüm diyebildiğinde duyduğu derin hazdır.
DAVOS UMRESİ
Bir pazarlama dâhisi olan Klaus Schwap adında İsviçreli bir profesör (bu kişi hakkında dostum Güngör Uras’ın Milliyet’te çıkan yazısını okuyun) zenginlerin en üst ihtiyacını tatmin edecek bir ürün tasarlamış. Adını da “Dünya Ekonomik Forumu” koymuş. Bastırıyorsun yüklü bir para, asla çağrılı olarak katılamayacağın “Dünya Ekonomik Forumu’na” katılıyorsun. Buraya davetli olarak gelmiş, muhtemelen üstüne para almış dünyanın önemli iktisatçılarını canlı olarak dinliyorsun. İçlerinde ABD Başkanı Trump bile olan büyük siyasi liderlerle aynı ortamı paylaşıyorsun. İş arkadaşlıkları kuruyorsun. Biraz daha para bastırırsan sen de bir konuşmacı oluyorsun. Bitmedi, ülkendeki yandaş medyada boy boy resimlerin çıkıyor. Dostlarını sevindirip düşmanlarını çatlatıyorsun. Toplantılardan sıkılırsan, çıkıp karda yürüyüş yapıyor, arkadaşlarına tweet atıp, eşe-dosta parti veriyorsun.