2018 başında Türk ekonomisi için “kriz toto” oynanmaya başlanmıştı. İktisatçıların çoğu, “Türkiye hem yıllık cari açığını finanse edecek hem de vadesi gelmiş dış borç anapara taksitlerini ve faizlerini ödeyecek kadar ‘taze döviz’ bulamaz, dolayısıyla ülke bir finansal krize girer” tezini savunuyordu. Bense, “Ekonomi büzülür ama kriz çıkmaz çünkü hükümet yüksek faizle doları baskılamaktan vazgeçti. Döviz fiyatları tedricen artar, fiyat mekanizması bu yapısal bozukluğu yavaşça düzeltir” diyordum. Ağustosta patlayan “papaz kasırgası”na kadar olaylar benim öngörüme uygun cereyan etti. Ancak bu kasırgadan sonra doların 7 TL’ye kadar çıkmasıyla ip koptu. “2018’de mutlaka bir kriz çıkar” diyen ekonomistler haklı çıktı. TL’nin serbest düşüşe (free fall) geçip, hak etmediği kadar değer kaybetmesinde, banka sektörünün “Dövizde açık pozisyon yok” demek için yıllardır yapageldiği “sözde” swap’larla bilanço makyajlamasının olumsuz etkisi yadsınamaz. DOLAR NASIL 7 TL’YE ÇIKTI Ecnebi para cambazları, “2018’de Türkiye’de kriz çıkar” öngörüsüne abone olmuş, bu krizden kâr çıkarmak üzere fırsat kollar olmuştu. Papaz olayı patlayınca, “TL uzun süreli düşüşe geçti, TL borçlanıp dolar almaya, dolar yükselince tersini yaparak kâr etmeye” karar verdiler. Bunun için uygun faizli TL kredisi bulmak gerekiyordu. Dövize aç Merkez Bankamız da yem olarak sunulan dolarları kapıp, bu cambazlara TL kredisi açtı. Aslında bu cambazlar TL pozisyonu taşımıyordu. Ellerine TL geçince anında dolara dönüyor, dolar yükselince bu dolarlarını satıp, TL borçlarını ödüyordu. Bu tantanada TL hızla değer kaybetti, bu da enflasyonu patlattı. Hatırlatayım: 2018’in Eylül ayında TÜFE %6.3, ÜFE %10.88 arttı. Ardından “What goes up, must come down” kuralı çalıştı. Dolar bir daha 7 lirayı görmedi. Telaşla faiz artırıldı, ekonomi büzüld...