Türkiye Cumhuriyeti D evleti, geçen hafta 5 yıl vadeli 2 milyar
dolarlık tahvil çıkardı. Kamuya açıklanan bilgilere göre, yıllık
%7,25 faiz kuponu bulunan tahviller, nominalin altında satıldığı
için, tahvil alana getirisi %7,5 olmuş. Bu tahvilin satışına aracı
olan yabancı bankalar da herhalde %1-1,5 dolayında komisyon ve
masraf payı almıştır.
Yani Hazine (Türkiye halkı diye okuyun) yabancıların dolarına %7,5
faiz vererek onlardan yeni dış borç almıştır. Bakanlık,
“İhraç edeceğimizi ilan ettiğimiz tahvil tutarının 3 misli
talep geldi” diyerek övündü. Mecburiyetten de olsa,
Türk halkını bu kadar yüksek döviz faizi ödemek gibi bir yükümlülük
altına sokmak övünülecek bir şey değildir. Eğer kapris yapılmayıp,
IMF ile anlaşma yoluna gidilseydi, ödenecek faiz muhtemelen bunun
yarısı olurdu. BAŞKA DEVLETLER KAÇA BORÇLANIYOR
Gelişmiş ülkelerin devletleri, ilke olarak sadece kendi para
birimleriyle borçlanır. O ülkenin beklenen enflasyon ve muhtemel
devalüasyon veya revalüasyon düzeyine göre faizler farklılık
gösterir.
Yapısal olarak cari fazla veren ülkeler en düşük hatta reel olarak
“eksi” faizle borçlanır. Mesela Japonya ve İsviçre
için bu hep böyle olmuştur. Nitekim Japonya’da halen 5 yıllık
devlet tahvilinin faizi %0,1 (binde bir) düzeyindedir. Almanya da
ise Japonya’ya göre daha yüksek enflasyon olduğu için, 5 yıllık
devlet tahvillerinin reel faiz beklentisi “eksi”
%0,14’te duruyor.
Sözü uzatmadan bu faizleri “sıfır” diye okumak
daha bilimsel bir yaklaşım olur. Kısa süre önce haline acıdığımız
komşu Yunanistan’ın 5 yıllık devlet tahvili getirisi (Euro olarak
pek tabii) %3,4’tür.
Cari fazla veren Pasifik ülkelerinden mesela Güney Kore ve saz
arkadaşlarının 5 yıllık faizleri %2,5 dolayındadır. Bizimkine yakın
bir faizi (%8) Hindistan ödemektedir. Polonya’nın 5 yıllık devlet
tahvili faizi %2,6 dolayındadır. 28 AB ülkesinin ortalaması
%1,5’dir. REEL FAİZİN...