Türkiye ekonomisinde olan biteni tek bir cümleyle açıklamak gerekirse şunu söyleyebilirim: “İmkanlarımızın üstünde bir hayat sürmenin yolunu bulduk derken, bir de baktık imkânlarımızın altında yaşar hale gelmişiz.” Bu cümlenin iktisat dilinde karşılığı ise şöyledir: Alınan dış borçlar sayesinde, ülkenin harcanabilir milli geliri, bir süredir GSYH’den daha hızlı artıyordu. Şimdi ise aynı oranda dış borç alınamadığı için, harcanabilir milli gelir artışı, GSYH artışının altına düşmüştür. Bunun üç sebebi vardır:
(Türkiye’nin “Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu” (NUYP) kabaca eksi 400 milyar dolardır. 400 milyar dolarlık yükümlülük, Eurobond faizi olan %6 ile çarpılırsa 24 milyar çıkar. Burada bir açıklama yapmam gerekiyor: Merkez Bankası sitesinde, 2020 sonunda eksi 393 milyar dolar olan NUYP’nin 2021’in Ağustos ayında 293 milyar dolara düştüğü yazılı. Ortada böyle bir yükümlülük azalmasını doğrulayan hiçbir kanıt veya olgu yoktur. Kaydi azalış, tarihi TL maliyetleriyle çıkartılan bilançoları, cari kurdan “dolara dönüştürme” hatası yüzündendir. Affedilir gibi değildir.)
ENFLASYON HAYAT PAHALILIĞI...