Mastır derecemi 1966’da Pennsylvania Üniversitesi, Wharton Ticaret ve Finans Fakültesi’nden aldım. Hem üniversite hem de bizim fakülte yayınladıkları dergileri bana hâlâ yolluyor. Bugün, bir süre önce üniversitenin dergisinde yayınlanan ilginç bir araştırmadan söz edeceğim. Araştırmanın konusu “Amerika’da hangi tip özel otomobiller daha sık trafik kuralı çiğniyor?” idi. Tabii, trafik kuralını arabalar çiğnemiyor; onların sürücüleri veya arabayı arka koltuktan verdiği talimatla süren patron veya karısı çiğniyor. Sizi fazla merakta bırakmayayım. Amerika’da en sık kural ihlali yapanlar en pahalı arabalarmış. Şampiyon ise 130 bin dolarlık büyük Mercedes’lermiş. Bu yazıyı okuduktan sonra ben de İstanbul’daki araçları kural ihlali sıklığına göre tasnif etmeye çalıştım. İşte ilk bulgularım.
SARI FARELER
Gözlemime ticari araçlardan başladım. Kural çiğneme sıklığı bakımından sarı taksilerin eline kimse su dökemez tabii. Ancak sarı taksiler müziç ama mütecaviz değil. Dolayısıyla onlara sevimli olsun diye “sarı fare” adını taktım. Sarı fareler kadar sık olmasa da onlardan kat be kat fütursuzca kural çiğneyenler ise minibüs-midibüs tipi araçlar. Bu kategoride okul servisi denen beyaz taşıtlar açık ara önde gidiyor. Hafriyat kamyonları ve beton taşıyıcıları ise sadece kural çiğnemiyor, ayrıca gaddarlık yapıyor. En az kural çiğneyen ve en terbiyeli davrananlar ise belediye otobüsleri. Şunu hemen söyleyeyim. Gözlemimi İstanbul’da yaptım. Ama bulgularım bütün Türkiye için geçerlidir sanıyorum. Türkiye, zengini-fakiri, dindarı-lâiki, kadını-erkeği, okumuşu-okumamışı, genci-yaşlısı ile “yarı medeni” insanların yaşadığı bir ülkedir. Trafiği de ona göredir. Yukarıda geçen medeni kelimesini “tanımadığın ve seni tanımayan ve sana zararı veya faydası olmayacak kişilere saygı ve sevgiyle davranma” diye anlayın.